herşeyin,yaşamınızın,kendinizin,kalbinizin ve beyninizin bir anda değişebileceğine inanıp gerçekleştirilen eylemdir.ama unutulmamalıdır ki kendinizi arkanızda bırakamadığınız sürece her şey yine aynı olacaktır,insanlar değişse bile siz değişemezsiniz.ne güzel demiş şair:
yeni bir ülke bulamazsın
başka bir deniz bulamazsın
bu şehir arkandan gelecektir
başka bir şey umma,başka şey umma.
herşeyi bırakıp çekip gittiğini düşünürsün, giderken yaşanmışlıklarında senin peşinden gelir, seninle gelir. o yüzden gidemezsiniz. gittiğiniz heryer geçmişinizdir. ta ki unutana kadar.
istense de gerçekleştirilemeyendir.
ayağına bir şeyler dolanır hep; sevdiklerinin ardından yaşayacağı üzüntü ve hasret, sorumluluklarının başıboş bırakılamaması...
en kolay olandır. artık siz değil geride bıraktıklarınız düşünür. sorumluluktan kurtulup, omzunuza yüklenmiş yükten kurtulup, hiçbir şey düşünmeden gitmek gibisi yoktur. yeni doğmuş gibi hissedersiniz. tarif edilemez bir hafiflik ve huzur. düşünmemenin verdiği keyfi yaşarsınız. hepimiz öldüğümüzde her şeyi bırakıp gitmiş olmayacak mıyız? o halde ölmeden önce de bir kere yaşamalı bu keyfi. bir ömre bir hayat değil, birden fazlasını sığdırabiliriz elbette. bunun içindir bırakıp gitmeler.. tekrar, yeniden, usanmadan sıfırdan başlamalar. sonu yaşamaktansa yarım bırakmalar. herkes en az bir kere her şeyi bırakıp çekip gitmeli. kendinden farklı biri yaratmalı. yine ağırlaşırsa omuzlar tekrar gitmeli. kaçmak değil bu, sadece yaşamaktır. özgürce yaşamak..
bazen yapılması gerekendir. tuttuğum şey elimizde kalıyorsa ve hayat üstümüze üstümüze geliyorsa geriye yapacak tek bir şey kalmış demektir: ata binip batan güneşe doğu yol almak.
aksiliklerin üst üste gelmesiyle hayattan bezen kişinin yapmak istediği fakat bir türlü gerçekleştiremediği eylemdir.
oysa her şeyi bırakıp, yanına bir koli kitap alıp dilini bilmediği,kimseyi tanımadığı bir ülkeye gidip kafa dinlemeyi kim istemez.. tabi yanında sevdiceği de olursa tam olur, kafa şişirmemek şartıyla.
insanların bazen ihtiyaç duyduğu eylem...
olaylar, durumlar, insanlar kişiyi o kadar sıkarki çareyi kaçışta bulur insan..
denemektende zarar gelmez insanı kendiyle başbaşa bırakır, iyidir.
bazen öyle çok ihtiyaç duyuluyor ki buna. o istemediğin yerlerde bir adım atmak bile zor geliyor. nefes almak istemiyorsun. istemedikçe sürükleniyorsun. kaçmak istediğin kadar uzaksın belki de...
yapmaman gerekiyorsa eğer, engellerin varsa prangaların tutuyor seni olduğun yerde. anahtarı senin elinde olmasa da her zaman kalıyorsun öylece...
her şeyi bırakıp çekip gitmek gerekiyor bazen...
ardına bakmadan...
özlediğinin yanına, kokusunu hissetmek için...
2 yıldır hergün özellikle dün bugün ve yarın sürekli olarak düşündüğüm ama uygulayamadığım uygulayamayacağım yegane düşünce.gitmek kolaydırda giderken kaybedilenleri tekrar temin etmek çok zordur.
- gidipte gelememek gelipte bulamamaktır?
zordur çoğu zaman, ama hayal etmesi bile güzeldir; kimsenin seni bilmediği bir yere gitmek; yaşadığın kötü şeyler aslında hiç yaşanmamış, başka bir hayatta başka bir yüzyılda kalmış gibi sıfırdan başlamak her şeye..
elini ayağını çekmek hayattan, kurulmak bir köşeye tacı takarak ve bırakmak geride kalan ne varsa umursamamak... ya da umursadığı için yapmak bunu, gözleri dolu dolu bakarak, içindeki alevleri fışkırtarak yüreğinden, ve de dili içtiği sıcak sütten dolayı yanarak...
bir de yük var üstünde taşınıcak; bırakmışlığın, terk etmişliğin yükü pek de ağır...
gidilecek diyarlar var, görülecek yerler, duyulacak sesler lakin kulaklar sağır...
tutulacak eller var o diyarlarda ama geridekilerden soğuk, üşüyen bir beden var oralarda gözleri donuk...
nefesi titriyor konuşurken gitmek mi gerek?
madem gidilecekti neyi bekledi bu yürek?
peki hala beklemeye devam mı edecek, hala mı kapanmayacak gözleri rahat bir uykuya o gelene dek...
ey giden sevgili bir dön bak geriye, gözyaşlarımın oluşturduğu şu kara deliğe...
yüreğim çırpınırken küçük bir kuş gibi, ey sen canıma can katan bir zamanlar; ben ölmüşüm sen gideli...
bu can var oldukca dönüşünü bekleyecek, ey sen güzel insan gitme gel geri...