Binlerce insan gün içinde pek çok değişik yerde bir araya gelirler. Otobüste, lokantada, uçakta, yolda karşıdan karşıya geçmeyi beklerken,
hastanelerde, okullarda, kuyruklarda. Bir aradayızdır da konuşmayız. Bir aradayızdır da küsmüşüz gibi davranırız. Bir aradayızdır da göz göze gelmekten çekinip, birbirimizin yüzüne bile bakmayız. Bu ne yabancılaşma! Bu ne kaçış!
Asansörde bile herkesin kafası yukarıda, film seyreder gibi asansör katlarını gösteren numaraları seyrederler. içimizden bir de söylenerek "Ya kat nerede kaldı, gelse de kurtulsam şunlardan dercesine acele ederiz. Birbirimizden yardım istemeyiz, selamlaşmayız, ters ters yukarıdan bakarız. Herkes birbirine sanki başka bir gezegenden gelmiş gibi davranır. Bizim özümüz bu değil. Özümüzü yaşadığımız anlar da var tabi ki. işte bunlardan birkaçı;
Bir köpeği gezdiren birini gördüğümüzde, sahibini hiç tanımasak da, nedensizce köpekle konuşmaya başladığımız an...
Karşıdan karşıya geçmeye çalışan, kör bir insanın elinden tuttuğumuz an...
Bunun gibi anlar, bizlerin öğrenmesi ve yaşaması gereken, özümüze ait anlardır. Bebeklerle veya köpeklerle karşılaşmayı beklemeden, özümüzü nedensizce herkese karşı göstermekten çekinmeyelim. Sonunda kendimize yabancı hale gelmeden, özümüzün kapılarını, sonuna kadar açalım.
Hepimiz aynıyız, karşılaştığınız insanlara merhaba deyin. Nedensizce.. .
Hepimiz aynıyız, havadan sudan da olsa konuşun etrafınızdakilerle. Nedensizce.. .