kimsenin kimseden çokda farklı olmadığı gerçeğidir bu.. giydiklerinle, hareketlerinle, söylediklerinle ve paranla en çok dikkat çekenin sen olduğunu dü$ünürken, birbirine benzeyen, kopyalanmı$ sürekli biçim deği$tiren insan kalabalığına karı$tığını farketmez insan.. duygular bile birbirine benzer bu kalabalıkta, tabi duygular derken duygusuzluktan bahsediyorum.. insan kendini farklı sandıkça, sıradanla$ır, anlamları olsa dahi anlamlarını yitirir.. duygularını yitirir,
zengin kendini fakirden farklı sayınca.. istediğini istediği zaman yiyebileceğini dü$ünür, altında çalı$an adama hükmedebileceğini, eziyet edebileceğini.. bi türlü aynı kefeye denk gelmez hayatları.. aynı koordinatlarda kesi$mez hudutları.. aynı yolda bile yürümezler, nasıl anlasın zengin fakirin halinden..
belki hastalansa parasıyla satın alabileceğini dü$ünür tıbbı, oysa ne mümkün bazen.. dermansız dert bulmayıversin insanı, ne farkı kaldı $imdi zenginin fakirden..
bu duygusuzla$ma birbirimizi anlamayı zorla$tırıyor.. kimseyi anlamadan en iyi ben bilirim ayakları çeken insanlar çıkıyor ortaya..ve sen, eminim en iyi sen biliyorsundur.. ve sende öyle.. ve sen.. hepiniz en iyiyi biliyorsunuz.. ve her sen'in dı$ındakiler hiç bir$ey bilmiyorsunuz.. yani hem biliyor hem bilmiyorsunuz(!).. çok biliyorum derken ba$kalarının da çok bilebileceğini, ve o sırada senin hiç bir$ey bilmediğini nasıl farketmezsin.. bu nasıl çok bilmektir..
kimliklerimizden kurtulduğumuz an hepimiz aynıyız.. ve i$te o zaman gerçekten farklıyız..