18 yaşına yeni basmış ve henüz yeni reşit olmuşken, yaşıtlarından beklenmeyecek derecede bir zeka, olgunluk ve anlayış gösterecek atatürk hakkında yeteri kadar bilgi ve fikir sahibi olma durumudur.
mesela ben kendimi örnek göstereyim küçükken tam bir atatürk hayranıydım, hatta okumayı öğrenmeden önce atatürk'ün hayatını öğrenmiştim, ama ilerleyen yıllarda okulda öğrendiğim dogmatik atatürk anlayışına eleştirel gözle bakmaya başladım, zamanla da okudukça gözlerim açılmaya başladı ama hala atatürk'e minnet duyuyordum, taa ki üstad kadir mısıroğlu ile tanışıncaya dek, üstad hayatımın miladı oldu, bana gerçek atatürk'ü öğretti, rıza nur ile tanıştırdı, kısacası henüz 18 yaşındayken mustafa kemal ile ilgili herşeyi biliyordum, tam bir olgunluk içerisindeydim, sanki büyümüşte küçülmüştüm, allah'ıma şükürler olsun yaşıtlarım gibi gaflet içerisinde değilim, sabah akşam hamdediyorum allaha....
farklı kaynaklardan bilgi edinip kendi fikrini oluşturmak yerine birilerinin tek yönlü düşüncelerini referans dahi almayıp direkt kopyalamış ergen işidir.
birilerinin görüşlerini henüz 18 yaşında benimsemiş yazar beyanatıdır.
özgün bir düşüncesi oluşabilir ileride belki de hiç oluşmaz, sadece tanıştığı görüşlerin içinde kaybolur gider ama unutmamalıdır ki;
insan başka görüşleri anladıkça ne kadar cahil olduğunu anlamaya başlar.
bir benzeri de bana olmuştur. 17 yaşına dek atatürk'ten haz etmeyen ben, atatürk'ü anladıkça ona hayran oldum. yıllar geçti. şimdi ben, ana babadan doğan atatürkçü kesimden daha (daha doğru) atatürkçüyüm.
benim tam tersini yaşadığım durumdur. atatürk'ten nefret eden ben ne zaman ki başka hayatlar gördüm başka insanlar gördüm ve kitap okumaya başladıysam bu adamı sevmeye ve anlamaya başladım. he fikirleri güzel iyi ama geçmişe takılıp durmadan onunla övünmüyorum. abartmadan.
rıza nur ile kadi mısıroğlu'nu tam tanımayan, atatürk kısmına hiç girmiyorum, kendisini büyümüşte küçülmüş zanneden insan kafasıdır. kendimi çok kötü görürdüm de şu an şükretmeye başladım kendime.