aynı kıyafetleri giyme zorunluluğu, aynı saatte gelme, aynı saat kadar oturma, saat geldiğinde kalkma, belli bir sürenin içinde bir şeyleri öğrenme, öğrenemezsen o trenin kaçması, eğitimciler kanadında bir şeyi detaylarına kadar irdeleme karşıtlığı ve boğan bir yüzeysellik. kim? dedirtmişti bana orta okuldayken. hatırlıyorum. ya sonbahar, ya ilkbahar. tam hatırlamıyorum o kısmı. çıktım okuldan, yürürken aklıma geldi. kim bizi tanımadan hayatımızı bu derece etkiliyor? nedir bu? dünya'yı birileri paylaşıyor, yönetiyor, biz sadece oturup verilen şeyleri öğreniyoruz. oradan sonra okulda öğrenmeyi üniversite 4. sınıfa kadar reddettim. kendi sorularımı sordum, kendi yanıtlarımı buldum. sormadığım hiçbir sorunun yanıtı beni ilgilendirmiyordu. daha önceleri duysam da, yeni yeni idrakına vardığım bir şey var. önce kendin kazanacaksın..
ergendir çok da şeyapmamak lazım zaten okuldu bilmemneydi beynini uyuşturacaklar. bir bakmış her gün metrobüse binen insan denizi içerisinde rutin bir şekilde gidip gelen bir köle olmuş.
henüz kelimesinin mantığı ne peki orada? aynı çocuk zaten eleştirdiği sistem yüzünden çocukluğunu yaşamıyor o sınav senin bu sınav benim koşturuyor, içinde bulunduğu durumları analiz etmesi çok mu imkansız? başlığı açan her kimse akıl yaşta değil baştadırı pek anlayamamış. hayır yaşım 15 değil.