hem müslüman hem de seküler olunamaması

    1.
  1. laik olmaktan ziyade seküler, yani yeryüzü esaslı düşünceye inanan bir insan bir yandan da allah'a inanan bir müslüman olunamaması.

    sözgelimi evrim teorisini kabul ediyorum. evren büyük patlama ile oluşmuştur. allah'a da inanıyorum.

    hemen dingil'in biri şunu söyliycek: ulan evreni allah T.a. yaratmadı mı? insanı da allah yaratmadı mı? ağaca börtü böceğe bilimum hayvana allah can vermedi mi? böyle mükemmel bir evren kendi kendisine mi oluştu? büttün bunlar kendi kendisine mi oluştu? insanlar tesadüfen mi oluştu? e hani allah'a inanıyorum diyordun? e evrim teorisi insan maymundan türedi diyor? marksizm tanrı yoktur diyor? nasıl bunlara inanıyorsun?

    bir defa evrim teorisi senin allah'ın yok demiyor. büyük patlama var diye de senin dünyan 6 günde değil 10 günde yaratılmıyor. senin allah birdir dediğine bilim 3'tür 5'tir demiyor. ama gel gelelim insanlar bilime bilimsel düşünceye yöneldikçe senin için (din için) dezavantajlı oluyor. temelerin sarsılıyor. o senle yaşamasını becerebiliyor. (bilim din ile) ancak din bilim ile karşılaşınca kendisini çıplak hissediyor. din bilimle yaşayamıyor. peki batı'da durum nasıl?

    eğer biri senle dünyanın neresinde olursan ol tanrı var mı yok mu tartışması yapıyorsa bu skolastik ortaçağ'a özgü bir tartışmadır. zaman kaybıdır. başka birşey değil.

    bilime de inansa evrim teorisi gerçektir hakikattir de dese marxist materyalist de olsa evren bundan 12 trilyon sene önce iğnenin ucu kadar bir noktadan patlayıp genişledi de dese, batı toplumunun bir bireyi için ibadet, mezarları ölmüş yakınları ziyaret, yortuları kutlamak, yılbaşında hediyeler almak, örnek bir insan olmak, kiliseye gitmek kısacası din toplumun ve hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır. diğer taraftan dinlerin ve inanç sistemlerinin reddettikleri bilimsel keşifler ve buluşlar da yine bu ibadetleri faaliyetleri yerine getiren inancın ve din'in hayatlarının vazgeçilmez bir parçası ve birlik beraberliğin zemini olan insanların ve toplumun malıdır. dinlerin reddettiği bilimsel bulguların ya da keşiflerin tek tek bireylerin malumatı olması hakkında bilgi sahibi olması dokunması ya da maruz kalması gerekmez toplumun ve bireylerin kazanımı ya da malı olması için. çünkü bu keşif ve buluşları yine kendileri gibi kendi toplumlarının bir ferdi olan biri ya da birileri gerçekleştirmiştir. insanlar yine kendi uygun gördükleri şekilde dini vecibelerini yerine getirirken din'e aykırı görünen bulgulara ulaşan faaliyet yürüten araştırmacılara bilim adamlarına öteki gözüyle bakmıyor. biliyor ki o da kendi toplumunun ya da inancının bir ferdi. bilimsel kazanımlar da tüm toplumun kazanımı.

    peki benim bir müslüman olarak, neden bir yandan canlıların evrimi teorisine ya da diyalektik materyalizme ya da büyük patlama'ya moleküler antropolojiye riayet ve itikad ederken zihnimde bir yol ayrımına gitmem gerekiyor? yani islam konuşurken islam dinini hazreti muhammedin hayatını 4 halife devrini uhud savaşını miracı fıkıh'ı tasavvuf'u da dibine kadar konuşup, ondan sonra neden konu bilimden moleküler biyolojiden açılınca mesela bir ribozom'un mutasyonun kromozomların evrimin paleantolojinin antropolojinin dibine vuramayayım? neden ikisi bir arada duramıyor? neden "ya allah'a inanıcaksın ya da evrim'e, hem marxisit hem de inançlı olamazsın" diye bir mantıkla kafakafaya tosluyorum?

    not: isterseniz bu paragrafı atlayın:

    ha bu arada, ben belki ilkokul ortaokul lise üniversite gördüm ama, bunca sene türkiye toplumunun aslında ne olduğunu evden okula okuldan eve gitmekten kavrayamamışım. belki bize eğitimin her aşamasında son derece rafine bilgileri, son derece steril ortamlarda sundular sınav kağıtlarını bunlarla doldurduk bizden isteneni ezberledik verdik ama, şu an eğitim sistemi tam bir müsvette. hani bir adam yolda giden arabalar otomobiller görür de, kendi memleketine gider oturur atölyesinde araba yapmaya çalışır, yapar bir şekilde üstünkörü bir otomobil, kaportası falan tıpkısı, ancak otomobil yürümez. neden? çünki adam daha hayatında otomobilin motorunu görmemiş. benzin deposunu görmemiş. mazotun ne olduğunu bilmez. akü neyin bilmez. türkiye'deki eğitim sistemi de motorsuz yapılmış otomobil aksamı gibidir. neden? çünki boğaz köprüsü 10 sene dışardan bakıp seyretmekle bir köprü daha yapamazsınız. bunun hesabı var. kitabı var. ağırlık hesabı rüzgarın açısı statiği dinamiği var. yani gereken her şey avrupalının yaptığının dışardan göründüğü gibi. bir bina var. içine giriyosun. bir oda var. sınıf odası. içeride sıralar var. defter kitap önünde. bir tahta var. öğretmen giriyor içeri. buraya kadar tıpatıp batılı bir okul gibi. ancak acaba bu okul sizi gerektiğinde ülkesini temsil edecek dünyaya kendisini duyurmuş bilgili uyanık sorgulayan neden diye soran birşeylerin aslını merak eden, geri plandaki görünmeyeni keşvetmeye meraklı üretip tasarlamayı seven ürettiğini ve bilgiyi paylaşmayı seven bilgi üreten biri olarak mı yetiştirmek istiyor, yoksa 4 işlemle okuma yazmayı öğretip seni postalayıp arkandan benim öğrencim falanca ortaokulu falanca liseyi kazandı diye böbürlenmeyi mi istiyor. yani bu memlekette "neden" "niçin" diye sormanın idama kadar yolu var çok afedersin. lise üniversite öğrencisi mi soracak "şu neden böyle oluyor" "şöyle yaparsan ne olur" diye? yani bundan 50 sene önceki aynı nesneler şahıslar olaya dışarıdan baktığın zaman göründüğü gibi yerli yerinde. ancak ortada bir amaç, bir hedef, hiç değilse bir niyet bile yok. memlekete faydalı olan öğrenciyi tayin etmek adına yalnızca devlete laf söylemesin, iktidarı pohpohlasın, kimseyi eleştirmesin, lep demeden leblebiyi anlasın hoca hangi devlet büyüğüne avukatlık yapıyosa lafı onun ağzından alsın 10 a katlasın. hah tamam. bundan zarar gelmeyecek. o zaman buna 4 işlemle okuma yazmayı öğretiyim çapçap ses gelmediyse karpuz gibi vurunca notunu kırık vereyim aman yine üç beş bişey doğru yazarsa diye iyi not vermek zorunda kalırsam diye iki tokat atiyim rencide ediyim sınıfın karşısında rezil ediyim moralman çökertiyim. zaten öğrencinin sınıfa ilk geldiği haftadan 5 sene sonra kimin ne not alacağı tam olarak belli. senaryo işletiliyor işletilecek senaryo 1 haftayı geçmeden yazılıyor. kader ağlarını örüyor. kimin neci olduğu babasının nereli olduğu babasının annesinin antropolojisinden çocuğun kaderi tayin ediliyor. iman kimde para kimde hemen araştırılıyor. not sıralaması yapılıyor. 5 sene sonra da o sınıf hangi sırayla girdiyse o sırayla çıkıyor. bu devlet 6 yaşında çocuğun devlete muhtemel itaatsizliğinden devlete olası küskünlüğünden korktuğu kadar ar-ge uzmansız kalmaktan profesörsüz kalmaktan korksa anadolunun köy okullarına kırmızı halı döşerdi. öyle ya. nasıl olsa japon mühendis gelir 3. köprüyü yapar. almanya fransa gelir nükleer santral yapar. israil gelir görünmez tank yapar. bana ne yaratıcı düşünceden. bana ne akademisyenden profesörden. benim neyime gerek yağlı börek. öyle değil mi? yani çok dikkat edin. avrupalı amerikalı ingiliz israilli "ben topluma bu çocukların her birini nasıl hangi şekilde ne olarak kazandırabilirim" diyor. "çocukların arasından seçtiğim 3 5 tanesine bu toplumda yer edinmeyi hak görsem mi kazandırsam mı acaba kazandırmasam mı acaba" demiyor. (dikkat, birinde her bir çocuğu topluma, ikincisinde 3-5 çocuğa toplumda yer edinmeyi kazandırıyor).

    buradan devam edebilirsiniz:
    ben bu memlekete çok iyimser bakmışım. ya da hep okuldan eve evden okula gitmekten toplumu tanıyamamışım. yani ben daha 10-11 yaşlarındayken bu ülkenin bir ferdi olmaya aday bir çocukken kendi olanaklarıyla bir bilim ve teknik mecmuasını açıp okuyup da evrimi kara delikleri evrenin oluşumunu ışık dalga mı tanecik mi lazer girişim deseni antimaddeyi kuantum fiziğini rna ları dna ları merakla heyecanla ilgiyle okuyup öğreniyorum.(gerçi tübitak yayınlarında cadı avı başladı akp sansüründe şu an bilim ve teknik mecmuası), lisede biyoloji derslerine tübitak yayınlarıyla hazırlanıyorum, evrimden felan büyük patlamadan bahsedince arkadaşlarım tarafından linç ediliyorum, sınıfa kitab-ı mukaddes'i getiriyorum müslüman olduğum halde okuyup araştırmak birşeyler paylaşmak için, erich von daniken'in bahsettiği hezekiel suresindeki tanrının arabaları hakikaten yazıyo mu diye incilde, bunlar abilik kubilik şeyler hareketler yapıyolar allahın kitabıyla tövbe tövbe. bi de oradan alay konusu oluyorum. ancak daha sene 2016, sansürsüz isimli habertürk'deki 18 mayıs 2010 senesindeki evrim tartışması programında bir konuşmacının mavi ve yeşil alglerdeki üreme hücrelerinden bahsederken diğerinin "toplumumuz bunu müstehçen bulabilir, gerçi saat gece 2 oldu birşey olmaz" dediğini duyuyorum. mayoz bölünmenin toplum nezdinde müstehcen bir konu olduğunu öğreniyorum. yosun ulan bu bildiğin yosun m.q. denizde üzerine bastığın yosun m.q. bu lafı diyen de bildiğin milletvekili belediye başkanı felan. şimdi kafama dank etti. yani ben zannediyordum ki akp den sonra böyle oldu. biz hiçbirşey olamamışız şimdiye kadar. avrupa'dan batı'dan 500 sene gerideyiz.

    velhasıl kelam, bir insan ikisi arasında tercih yapmak zorunda mıdır islam toplumu içerisinde yaşıyorsa, ya islam a koşulsuz şartsız inanacaksın, islamın reddettiklerini sen de reddedeceksin, koşulsuz şartsız, evrimin big-bang in evrenin başlangıcının dna nın ribozomun kromozomun adını anmayacaksın, yada yeryüzü esaslı bilimsel düşünceye riayet edeceksin ve ateist-materyalist olacaksın. yok mudur hıristiyan batının vatandaşı gibi hem inançlı hem yeryüzü esaslı düşünceye kapı açan bir seküler-müslüman olmak? tercih yapmak zorundamıdır müslüman allah t.a. ile evrim arasında? yok mudur islamda metafizik unsurlar söz konusu edildiğinde (cinler bastı periler geldi melekler getirdi şeytan girdi de cin çarptı da okusunlar üflesinler de evinize 3 gün girmeyin asın şu muskayı dökün kurşunu da evinizi ifrit basmış domuz yağı dökmüşler denildiğinde) gülüp geçmek takmamak kafayı namazında orucunda bir müslüman olarak? yok mudur iki yolun da birleştiği ortak bir şerit? ya da olsa bile hiç mi bir allahın kulu geçit vermez müsamahası eyvallahı olmaz alkol kullandın dinden çıktın kafasındamıdır bu millet.

    yok mudur seküler-islam yer yüzü esaslı düşünen bir müslümana bu ümmetin fertleri arasında bilim ile dini bir koltukta iki karpuz gibi görmeyen birileri kucak açacak.
    3 ...
  2. 5.
  3. 2.
  4. çelişkidir aslında.

    kalmasa çelişkiler daha hızlı yol alınır.
    0 ...
  5. 4.
  6. Bilim ve Allah ayrı ayrı incelenemez zaten. Dedirten başlık.
    0 ...
  7. 3.
  8. Seküler ne ki? Bilmediğim şeyi olmam ben.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük