Bu eylemi icra edenin nasıl bir müslüman olduğu veya müslüman mı olduğu ve de bu eylemin, dinin insanı ahlaklı,iyi,güzel ve namuslu bir insan yaptığı ve iyiliğin tek yolunun da dine inanmak olduğunu empoze eden yapısıyla çelişir mi tartışılır, ancak böyle insanların gerçekten var olduğu, hem de toplumun büyük bir çoğunluğunu kapsadığı barizdir. bu eylemin dinin erkek egemen yapısıyla örtüştüğünü de kabul edersek bir çok insan tarafından da sindirildiği ve anormal bir şey olmadığı ortada...
Evvela burada, kerhaneye gitmek eyleminin bazı dindar geçinen insanların eylem ve ruh yapılarındaki çelişkiyi ifade etmek amacıyla kullanılan sembolik bir fiil olarak alındığını söylemek gerek, bunun yerine baska şeyler de konulabilir; mamafih olayın zihniyetsel ve de etik boyutunun ne denli bir anlaşılmazlık ve karanlık çelişkiler yumağı ile sarmalandığı fark edilecektir.
buradaki esas nokta, hem insanların dini kendi çıkar ve yaşayışına göre yorumlaması ve hem de bir takım basmakalıp düşüncelerin ve nefislerin esaretinde olmalarıdır. bu insanlar aynı zamanda dinsel vecibelerini de yerine getirmeye çalışınca ortaya ilginç bir tablo çıkıyor.
içlerindeki göt korkusundan aynı zamanda oruç tutup namaz kılarlar. her türlü haltı işleyebilme potansiyeline de sahip insanlardır bunlar.
Şunu sorgulamak gerek; madem din insanlarım ahlaklı ve namuslu bir insan olmasını vazediyor, aynı zamanda bu eylemi gerçekleştirecek kafa yapısını hangi argümanlar ile vermektedir?
yani insanlar sadece korku içinde mi inanmaktadırlar?
iki bacak arasında gördükleri ve namus dedikleri şey her şeydir. tabii bacısının kafasını zorla örter, iki tel saç görünce de siki kalkan insanlardır bunlar. kişilikleri oturmamıştır.
bu durumu bir bakıma dinin modernleşmesi olarak yorumlayabiliriz.
bu modernleşme ise inanıldığı gibi yaşanamadığı için yaşanıldığı gibi inanmaya çalışmak suretiyle böyle bir boyuta bürünmektedir.
şimdi bu durumu "inanırsan tam inan, inanmazsan hiç inanma" olarak yorumlamak doğru olmaz, ancak eğer bir insan gerçekten inançlı ise inandığı dinde günah diye nitelenen şeyleri yapmamalıdır. Bu onun Allah’a karşı bir ödevi olmakla birlikte insanligina ve haysiyetine karşı, kendine karşı da sorumluluğudur.
özetle, burada dinsel anlayışta yahut dinde ciddi bir zaafın oluştuğu ve pek çok kötülüğe ve yanlışa-gunaha cevaz verdiği gercegi yadsinamaz.