cm de maxim tsigalko yu forvet oynatıp dinine bağlı olmaktan ne farkı olduğunu çok merak ediyorum bu durumun, richard dawkins ten filan da söz etmiyoruz üstelik!
ne kadar zormuş gibi gözüksede belkide gerçekten bu tip adamlar olabilir ama ne yazık ki bizim bu tür duygularımız ile oynayanlar ,hassas noktalarmıza basanlar buna inanma güdümüzü yok ettiler.
fakat bu kişinin laik olması durumu bir çelişkidir.
zira laik "din ile devlet işlerini birbirinden ayırandır" .bir bakıma laikliğin devlette yer edinmesinin temel sebeplerinden biri de "dinin sosyal hayattan dışlanmasıdır."
bu tanımlar üzerinden incelediğimizde insanın gülüşünden , arkadaş ilişkilerine , ticareti nasıl gerçekleştireceğinden , miras paylaşımına , evlilikten , aile yapısına kadar insanın tüm sosyal yaşamıyla alakalı kurallar içeren bir dini sevmesi demek bu kuralları gerçekleştirme çabasında olması , en azından bu arzuyu taşıması demektir.
fakat laik olduğunu iddia eden insan "dinim ile sosyal hayatımı " birbirinden ayırıyorum , sosyal hayatta dinime yer vermiyorum" , "dinin gereklerini sosyal hayatta dikkate almıyorum" demektedir.
bu durumda dinsizini de , farklı dinlere mensup insanları da bünyesinde barından devlet için laikliğin gerekli olabileceği ; bir dine özellikle müslümanlık ve yahudilik gibi sosyal hayatın her köşesini kapsayan kurallara sahip dinlere mensup kişilerin laik oldukları iddiasında bulunmalarında bir tanım ya da anlayış hatası bulunduğu kolayca fark edilebilir.
laikliğin devlet için gerekliğine inanıp , devletin bu esasa göre yönetilmesini kabul etmek ve saygı göstermek başka birşeydir ; direkt olarak "laiğim" iddiasında bulunmak başka birşeydir.
dinini atatürk'ün anladığı gibi anlayan insanların uygulamasıdır. gayet de doğaldır. siyasetle dini karıştırmayarak hem milletine hem de dinine hizmet eder. o kişi bilir ki yabancıların kuklası olan halifeler dini için hayırlı değildir.
Atatürkçülük dinsizlik demek değildir, Atatürk'ün kendisi dinsiz değildir.
Atatürk´ün peygamberine hayranlığı
Atatürk aynı ismi taşıdığı Hz. Muhammed Aleyhisselama son derece bağlı ve saygılı bir insandır. Bu saygı ve bağlılığı ifade etmesi açısından şu olayı nakletmemiz yerinde olacaktır: Bir vesile ile Batılı bir oryantalistin Hz. Peygamber hakkında yazdığı bir kitap kendisine sunulur. Oryantalist kitabında Yüce Peygamberimizden;
cezbeyetutulmuş sönük bir derviş diye söz eder. Bunu okuyunca Atatürk şu yorumu yapar: Bu gibi cahil adamlâr onun yüksek şahsiyetini ve başardığı büyük işleri kavrayamazlar. O, Allahın birinci ve en büyük kuludur.O'nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonsuza kadar O anılacaktır, yaşayacaktır
Atatürk'ün Kuran-ı Kerim'e duyduğu derin sevgi ve saygısı, islam dininin en saf şekliyle yaşanmasına olan inancı onun dindar yönünü her dönemde ortaya çıkarmıştır. Her zaman gerçek din ile batıl inançlarla dolu gericiliği net biçimde ayıran Atatürk, birçok konuşmasında, samimi ve içten bir şekilde Allah'tan, islam'dan, Kuran'dan saygı ve bağlılıkla bahsetmiştir. Hz. Peygamberimizi övmüş ve Türk Milleti'ne, gerçek dine sarılmayı ve daha dindar olmayı tavsiye etmiş. Allah'a yönelmede Hz. Muhammed'i rehber göstermiştir: "Bütün dünyanın Müslümanları Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; islamiyet'in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler." (Atatürk, Nedim Senbai, A.Ü. Dil, Tarih, Coğrafya Yay., s. 102, 1979)
Hz. Muhammed'i överek O'nu kendisine örnek alan Atatürk, Hz. Muhammed'in peygamberliğine kesin olarak iman etmişti. Hz. Muhammed'e duyduğu hayranlığı ve O'nun peygamberliğini heyecanla anlattığı bir sırada yanında bulunan M. Şemseddin Günaltay, Ata'nın o anki halini şöyle anlatmıştır:
"... Atatürk'ün denizlerden renk alıp renk veren gözleri, masanın üzerinde serili haritaya dikildi ve beni kolumdan tutarak masanın başına çekip parmağını bir noktaya dikti. Bu, kendi elleriyle çizdikleri bir askeri harita idi ve Hz. Muhammed'in büyük Bedir Cengi'ni adım adım gösteriyordu. Hz. Muhammed'e ve O'nun peygamberliğine kadar, büyük askeri dehasına hayran olan eşsiz Sakarya Galibi, Bedir Galibi'ni göklere çıkarırken, "O'nun Hak Peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve Bedir destanını okusunlar" diye heyecanlandı. Ata'nın son sözü şu olmuştu:
- Hz. Muhammed'in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir meydan muharebesinde kazandığı zafer, fani insanların kârı değildir, O'nun Peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır. (Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet Gürbaş, Diyanet işleri Başkanlığı Yayınları, s.2)
atatürkçü derken burdaki çü ekinin yapım eki olduğunu bilmeyen ve bu eki ayıran bir adam nasıl olur da tespit yapar ve inandırıcı olur anlamış değilim . anlaşılıyor ki ilkokul bilgisi bu arkadaşa görüldüğü gibi eksik verilmiştir ama olsun hor görmemek lazım.
tespitine gelince saçmalarda seçmeler .
atatürk çüyseniz dinsiz imansız allahsız kitapsızsınızdır allah ın adını dahi ağzınıza almamanız gerekir.
fetullah ve türevlerine inanıyorsanız dindarsınızdır herşeyi bilirsiniz allah sadece sizin allahınızdır geri kalanlar patetes dinindendir.
oysaki atatürk ün yaptığı şeyin farkında değildir bu örümcek beyinliler.
islam tüm dinlere inançlara saygı duymayı emreder.ancak şeriatle yönetilen ama bir çok etnik kökenden insanın bir arada olduğu ülkede hristiyan birini şeriatlemi yargılayacaksınız.bu ülkede atatürk ilk kez istediğinize inanma istediğinizi seçme sansı tanımıştır.ama bu hak bu millete fazladır zaman bunu gösterecektir.
ancak yüz yıllarca padişahım sen çok yaşa nidaları ile gaza gelmiş göt kafalılar hala kendilerini yönetecek birilerini aramaktadırlar bu yüzden kendileri karar verememektedirler .
ve zaman atatürkün yanlış yaptığını göstermiştir.bu millete kendi kendini yönetme şansı vermek bir hata imiş hep yönetilmek istenen insanlar fırsat olsa padişah torunlarını geri getirir.