Osmanlı sadrazamıdır. Venedikli mühtedîlerden (islâmı kabul eden) Hekimbaşı Nuh Efendinin oğlu olup Haziran 1689'da dünyaya geldi. iyi bir eğitim gördükten sonra Sultan Üçüncü Ahmed Han zamânında hassa silahşörlüğü ile saraya alınıp, sonra da dergâh-ı âlî kapıcıbaşıları arasına katıldı. 1713'de Zile voyvodalığına tâyin olunan Ali Bey, 1719'da Nevşehirli Dâmâd ibrâhim Paşanın sadâreti zamânında beylerbeyi pâyesi ile Türkmen ağası, 1722'de Rumeli pâyesi ile Adana Vâlisi oldu. Bu görevdeyken çevredeki birçok aşîretin elebaşlarını sindirerek güvenliği sağlayıp, haklı bir ün kazandı.
1724te tâyin edildiği Haleb vâliliği sırasında serasker Köprülüzâde Abdullah Paşa maiyetinde doğu seferine memur edildi. Ali Paşa, Tebrizin alınmasında büyük gayret gösterdi. 1725'de vezirlik rütbesi verilip birkaç gün sonra Anadolu Beylerbeyi ve bilâhare hastalığından dolayı vazîfesinden istifâ eden Abdullah Paşa, Temmuz 1726'da doğu serdarlığı ile Tebriz muhâfızlığına getirildi.
Bu vazîfedeyken adamları hakkında vukû bulan bâzı şikâyetlerden dolayı 1728'de Şehrizor eyâletine nakledildi. Aynı yıl Sivas, bir yıl sonra da Diyarbakır vâliliğine getirildi. Nâdir Şahın meydana çıkması ile kötü bir hâl alan doğu seferine 1730da ikinci defâ serdâr tâyin olunan Ali Paşa, bu sırada tahta çıkan Sultan Birinci Mahmûd Han tarafından elmaslı bir kılıç ve bir samur kürk gönderilmek sûretiyle taltif edildi. Ali Paşa, Üçüncü Tahmasb'a karşı Eylül 1731'de Kuzican Zaferini kazanarak Hemedan, Urmiye ve Tebrizi geri aldı. Şahın talebi üzerine akdolunan "Ahmed Paşa Musalahası" ile sulh sağlandı.
1732'de Sadrâzam Topal Osman Paşa ' nın azli üzerine Sultan Birinci Mahmûd Han zamânında sadrâzamlığa getirildi. Üç buçuk yıl süren Ali Paşanın bu ilk sadrâzamlığı, Avrupada Lehistan verâseti buhrâniyle, doğuda Ahmed Paşa Antlaşmasını kabul etmeyen Nâdir Şahın iran tahtında bulunan Tahmasbı indirip yerine Üçüncü Abbâsı getirmesi ve Bağdata hücum etmesi zamanlarına rastlar. Bağdatı Nâdir Şah kuvvetlerinden kurtarmaya muvaffak olan Topal Osman Paşanın 1733de Kerkük civârında baskına uğrayarak şehid ve ordunun perişân olması üzerine sarayda toplanan harp meclisinde Sadrâzam Ali Paşa azlolunarak Midilliye sürüldü.
Ali Paşa bir yıl sonra gönderdildiği Bosna vâliliği sırasında üç sene Avusturya kuvvetlerinin şiddetli hücumlarına karşı kahramanca mukâvemet gösterdi. Topladığı gönüllülerle gücünü arttıran Ali Paşa, Banyaluka surları önünde Mareşal Hildburgausen'e karşı Ağustos 1737'de parlak bir zafer kazandı. 1740'da güvenliği sağlamak ve Kölemen beylerini sindirmek vazîfesiyle Mısıra gönderildi. Bir yıl sonra Anadolu beylerbeyi olan Ali Paşa 1742de ikinci defâ sadrâzamlığa getirildi. Ancak bir müddet sonra yeniden görevden alınarak Midilliye sürüldü. 1744'de Bosna, 1745te Haleb vâliliğine tâyin edildi. Ali Paşa, aynı yıl Nâdir Şahın Kars üzerine gelmekte olduğu öğrenilince Anadolu eyâleti ile ikinci defâ, şark (doğu) serdarlığına tâyin oldu.
1746'da iran ile sulh yapıldıktan sonra Anadoludaki eşkıyâyı sindirmeye memur edildi. Karışıklıklar çıkması üzerine üçüncü defâ Bosna vâliliğine gönderildi. Ali Paşa, daha sonra tâyin edildiği Trabzon vâliliği sırasında Karadeniz derebeylerini ortadan kaldırdı. 1754'de Anadolu beylerbeyliğine naklolundu ise de Şubat 1755'de Sultan Üçüncü Osman Han tarafından sadrâzamlık tevcih edildi. Fakat bazı mâniler sebebiyle üçüncü sadâretinde ancak elli üç gün kalabilen Ali Paşa azlolunarak Kıbrısa sürüldü. Ali Paşa Kıbrısta o kadar izzet ve ikrâm gördü ki, verilen hediye ve para yardımları sâyesinde üç ayda Kıbrıs fakirlerine 100 bin kuruştan fazla tasaddukta (sadaka) bulundu. Aynı sene oğlunun pâdişâha yazdığı bir arîza ile sürgünden kurtulup, 1755'de Mısır vâliliğine getirildi.
1756'da Anadolu beylerbeyi olan Hekimoğlu Ali Paşa, bu görevdeyken 14 Ağustos 1758de eyâlet merkezi olan Kütahyada vefât etti. Ölürken, istanbuldaki câmii yanına defnedilmesini vasiyet eden Ali Paşanın naaşı, geçici olarak Kütahya'da defnedilmişti. Daha sonra müsâade alınarak istanbula getirilip türbesine defnedildi.
Ali Paşa, akıllı, âlim, tedbirli, yiğit, sağlam görüş sâhibi, cömert ve kerîm bir zât olup, idârede şiddetliydi. Otuz seneyi aşan vezâreti zamânında başta pâdişâh olmak üzere bütün devlet erkânının îtimât ve hürmetini kazanmıştı.
Âli mahlası ile şiirler yazan Ali Paşanın istanbulda Davutpaşa yakınlarında bir câmii, kitaplığı, sebili, türbesi ve zâviyesi vardır.
osmanlı imparatorluğu tarihinin en büyük komutanı ve en ehil askeridir. dünya tarihinde napoleon ile kıyaslanamıyorsa bu onun iyi değerlendirilememesindendir.
"profirogenetos kuralı"(sarayda doğmamış olmak) dolayısıyla şehzade olamayan, 2.mustafa'nın oğludur.
2. mustafa'nın gözde cariyelerinden biri olan validesi gözden düşünce harem'den gönderilmiş, venedikli dönme bir doktor olan ve sarayın hekimbaşı olan nuh efendi ile evlendirildi.
lakin bir süre sonra cariyenin 2. mustafa'dan gebe olduğu anlaşıldı.
ali paşa doğunca hekimbaşı nuh efendi'nin nüfusuna kayıt olundu.
buna rağmen kendisi sarayda bir şehzade gibi eğitildi, tam 3 defa sadrazam oldu, hatta kardeşi padişah 1. mahmud kendisine "birader" diye hitap ederdi.