bugünkü köşe yazısıyla biraz "hayal kırmış" yazar. uzun zamandır okumuyordum kendisini, belki ondandır. belki edebi dilini severken siyasi görüşüyle bu dili kirletmesinden rahatsızlık duyuyorumdur. ne bileyim işte... başlıkta yine hayal var, hayale kapılmayın diyor,
yeri gelmişken söylemeden yapamayacağım...
iki aydır cnnturk'teki tartışmalara özellikle bakıyorum. bu programların alemi kör, herkesi sersem sanan sunucularını ve kibirden kaskatı kesilmiş muhalif(!) konuklarını dikkatle gözlemliyorum.
gülmemek elde değil.
çünkü hepsi milli şef döneminden çıkıp zaman tüneli yoluyla tv stüdyosuna ışınlanmış gibiler. zihinleri öylesine yerinde sayıyor, karakterleri öyle "tanıdık" ki... hani biraz daha uzun konuşsalar, biraz daha ekranda çok ekranda görünseler...
onları dinleyen insanlar, erdoğan'a 20 yıl daha oy vermek için içlerinden yemin edecekler.
bu kısmı fazlasıyla yerinde, katılmamak elde değil.
biliyorum, şimdi "ama hırsızlık, yolsuzluk..." diye başlayacaksınız yine. hırsızlık, yolsuzluk, yalancılık varsa eğer, halk bunun hesabını hiç sormaz mı? sorar.
işte bu paragraftan sonrası tamamen partizan bir üsluba bulanmış. öyle içten pazarlıklı, öyle duruşunu kaybetmiş ki yazı... garip bir şekilde hüzünlendim. üstenci bakıştan değil ama halkın soracağı hesap olması için önce ne olup ne bitiyor farkındalığına sahip olması lazım. bu bilinç türk kültürüne yerleşmemişken, sürekli parmakların sandığı göstermesi samimiyetsizlikten başka bir şey değil. olmadı haşmet baba. keşke senle ilgili bir iki yazı, bir iki kitap bilgisiyle kalmış olsaydım. haşmet babaoğlu hakkındaki cehaletim, seni saygı duyulur kılıyordu çünkü.
03.03.2014 tarihli köşe yazısında akp karşıtlarının çıldırdığını ama ne yaparlarsa yapsınlar türlü komplolarla hükümeti deviremeyeceklerini kaleme almış köşe yazarı.
Evet yancı haşmo, çıldırıyoruz! Ama çılgınlığımızın sebebi, "olur ya, bir gün bu iktidar düşer, gün gelir devran döner ve ben viskimi asmalımecit'te yudumlayıp entelektüel ayaklarıyla karıya kıza caka satamam, cebime bağlanan musluk kesilmiş olur" diye değil! Çıldırıyoruz, çünkü çiftçimin mazot parası çalındı; atamayan öğretmenlerin atanmasına neden olabilecek maaşları çalındı; asgari ücretle çalışan işçilerin ekmekleri çalındı; çıldırıyoruz, güzel ülkemde hukuk darmadağın edildi; çeteler devletin içine sızdırıldı; güzel ülkemin toprakları ona buna peşkeş çekildi.
Çıldırıyoruz haşmocum! Kaygılıyız, senin dediğin gibi ama kaygımızın sebebi cebimize girecek üç beş kuruşun yok olması kaynaklı değil. Kayıgılıyız ve çıldırıyoruz, çünkü ülkemin geleceğini pazarlıyor ve halkın parasını çalıyorlar. Farkı anladın mı yancı haşmo!
Recep Tayyip Erdoğan'a operasyon düzenlendiğini, ANAP gibi ortadan kaldırılmaya çalışıldığını ama Recep Tayyip Erdoğan'ı aşamayacaklarını bugün köşe yazısında beyan etmiş olan yazar. O kadar para götürülmüş, tek bir kelime var mı? Yok... işte bunlar hep mağduriyet.
yağlı kaymak tayfasının ekmek yiyicisi yazar. ne iş yapıyor? belli değil. her alanda yorumu var, kültür, sanat, spor, siyaset. vay amk. adama bak dört dörtlük. hıncal uluç'ta öyle zaten. her şeyden anlar bunlar entellektüel. paranın amına koymaya gelince geri kalmazlar ama. ciddiye alınmaması gerekendir. evet.
(#12251381) den bugüne geldiğimde, yine günlük yazılarını kaçırmadan takip ettiğim haşo nun tarafıma olan faydasının iyice azaldığını düşünüyorum. çünkü kendini bile bile sığlığa mahkum etmiş bir yazar ve yorumcu oldu. futbolla ilgili düşüncelerini hayatın içerisinden olanlarla bağdaştırıp anlatarak, futbo-politik bir neslin oluşmasına öncü olan kişilerden birisi olarak kendisini politika batağına atarak potansiyelini tüketmiştir. gezi parkı olayları ile ilgili üç maymunu oynaması gözümde kendisini bitirmiştir, kaldı ki kara propaganda aracına dönmüş sabah gazetesine asla uğramamak üzere sırt çevirmiş birisi olarak haşmet'e de daha fazla tahammül etmek istemiyorum. sadece, eski günlerin hatırına, haziran başından beri yazdığı yazılara göz gezdireceğim. tükürdüğümü yalatacak birşeye rastlarsam tekrar yazarım.
edit: marjinalliğimizin simgelerinden haşmet babaoğlu, marjinal lafının siyasallaşmasından huylanmış. ya da oldum olası marjinal değilmiş de öykünüyormuş. hadi bunları geçelim çok yüzeysel kalacak.
ancak haşmet abi, şu meydanlar açıkan insanların komploya gidecek kadar akılsız, karşısındakiyle savaşacak kadar ilkel olabileceğine, 20 gün geçtikten sonra hiçbir somut kavga belirtisi olmamasına rağmen inanıyorsan, sen benim için bittin! bir de farkında mısın, nasıl hükümet ülkede olan bitenden zerre sorumluluk taşımıyor, sen de seninle büyüyenler için asla böyle bir his beslememişsin. bunu makul karşılayabilirim, beni, benim gibi düşünen okurlarını sahiplenme zorunluluğun yok. ama hayatımda saman alevi, ya da işaret fişeğinden öte birşey olamayacağının ispatıdır bu. üzgünüm, gerçekten çok üzgünüm.
edit: Bugün yine geri döndüm ve baktım. Bu yazıyla karşılaştım.
Diyebileceğim şu: Kendi yaşlılığını kabul etmekte zorlanan birisi olarak bir aşama kaydetmiş sayın babaoğlu. ama kibrini hala yenememiş gözüküyor. Yazısının sonunda birikime odaklanmaktan bahsetmiş, oradaki birikimden anladığım, onun anlattığını düşündüğüm konu, kendisi gibi olmak olmalı. Bakıyorum, yaşlılığında Haşmet mi olmak iyidir, yoksa gençliğinde çapulcu olmak mı? ve sorunun yanıtı herkese göre değişeceği için, yanıtı buraya yazmıyorum, benim yanıtım yazdıklarımda saklı.
(bkz: işte asıl mesele bu) bu adamın futboldan soğuması beni de soğutur açıkçası. böylesine kültürlü bir yazar bir zamanlar futbol aşığıydı. ve mantıklı konuşurdu. evet bende uzun zamanlardan beri futbol konuştuğunu görmedim okumadım. halbu ki 3 temmuzdan önce çok umutluydu türk futbolu için.
türk futbolundan soğumuş yazardır. bunun içindir ki bu sezon yazılarında futbola hiç değinmemiştir. ayrıca yine bu soğukluktan olsa gerek geçen sene a haber kanalında 90'a adlı programda bu sene yer almamıştır. halbuki ne de güzel tartışıyorlardı :S tv de en iyi spor programıydı bana göre.
bugünkü yazısında, çocuksulukla masumiyet çizgisi arasındaki kalın çizginin ayrımını yapmıştır. kezban olarak nitelendirilen kızların bir alt kümesidir bana göre bu çocuksu kadınlar. okunması tavsiye yazı için;
hıncal uluç' un yardakcısıdır. bir zamanlar nebil özgentürk ve sunay akın' ın yaşamdan dakikalar programında yer alırlardı hıncal abisiyle orada haşmet'in resmi olan bir pasta ile doğum gününü kutladılar. nebil ben haşmet'in beynini yemek istiyorum mümkünse oradaki dilimden ver dediğinde hıncal abisi o zaman aç kalırsın demişti...
herkese renkli günler