bir zamanlar ülkenin hatırı sayılır entellektüellerinden biriyken, sabah gazetesine geçtikten sonra güç kimdeyse onun kulu olma adiliğini tercih etmiş ve her geçen gün kendini yalakalık yolunda bitirip tüketmiş zavallının tekidir.
mevcut iktidar yarın öbür gün gücünü kaybettiğinde kıça sürülmüş mendil kadar bile değeri kalmayıp bir kenara atılarak çürümeye terk edilecektir.
Yazar mıdır yorumcu mudur nedir her neyse onu nasıl elde ettiğini bir türlü anlamadığım adam. Ne konuşmaktan haberdar ne yazmaktan ama herifcioğlu sürekli bişeler anlatıyo. ilginc.
son 15 yılın yalan rüzgarı olan; " siz halkı anlamadınız lakırdısına" kapılmış gidiyor tabi bunlar hep devletçi, laikçi elitistlerin işi gibi bu jargonun köpüklerini de sokuyor araya...
ulan peki sen nasıl halkı anladın. daha bir gün olsun halk aleyhinde bir güç odağına, iktidara, hırsıza, mafyaya laf mı ettin. aksine hırsızı savundun...
saçma salak romantik kasıntılar ve gündem olma çabaları ile bazı sevilen noktaları eleştirmekle mi halkçı olunuyor.
birde avam edebiyatı kasıyorsun, sizin inançlarınız, değerleriniz yok diye. oysa romantik saçmalamaların dikkat çekmiyordu o nokta da kalsaydın ya...
e sen ne yaptın da bu toprağın çocuğu oldun...
ayrıca şu yazılanlar ney lan 15 yaşında ergenin facebook paylaşımı tadında;
--spoiler--
Dikkatimi çekti...
Terör saldırısının ardından teröristleri değil, iktidarı suçlu çıkartan bir Twitter hesabının profilinde Nâzım Hikmet'in "yaşamak bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine" dizeleri vardı.
Söyleyeyim...
Nâzım'da öyle "hikmet" falan yoktur.
Ama onu da geçelim..
Be kardeşim, sen ağaç nedir, nereden bileceksin! Kök ister ağaç, kök!
Senin tutunduğun hiçbir kök yok!
Nasıl olsun! Çünkü doğduğun yerden tiksiniyorsun.
O yüzden ne tek ve hürsün, ne de bir ormanın var. Olmayacak da...
Temiz halk çocuklarının yakasından da düş artık!
--spoiler--
farkında mı bilmiyorum ama kendisinin bir adım ötesi; engin ardıç...
yıllar önce garip şiiri ile arabesk rapi karşılaştırmış ve arabesk rapin daha iyi olduğunu savunmuş. melih cevdet anday'ı bana verin, bu abimizi de arsız bela'ya verin.
yok, arkadaş!
söylemesi ağır olacak belki ama...
sizinle "bir orman gibi kardeşçesine" yaşamak mı?
unutun! eksik olsun!
siz en iyisi gidin bir park kurun.
dert değil, isterseniz adını da "gezi parkı" koyun, içiniz serinler belki ama milleti, halkı, hakiki insanı unutun!
***
istanbul'da havalimanına korkunç bir terör saldırısı olmuş...
dehşete düşüp susmuyorsun.
içinin çirkefini sosyal medyaya aktarmak için bir dakika bile bekleyemiyorsun.
ülkenin acısını hiç umursamazsın, tamam! bunu ezberledik.
vicdan kavramı desen, kendi aranızda bir "alışveriş" aracına ve "masonik bir şifre"ye dönüştü.
zaten ne vicdanı? kimi kafaya almaya çalışıyorsunuz? aç karnı için azıcık kuru ekmek çalmış çocuğu devrim mahkemesinde yargılayıp vuran adamın posterlerine bayılıyorsunuz. siz mi vicdanlısınız!
işte gördük! havalimanı teröre sahne oldu, insanlar öldü diye sevindiniz!
belçika'ya gösterdiğiniz merhametin yarısını istanbul'a göstermediniz. burada doğmuşsunuz, burada ekmek yiyor ve hâlâ burada vur patlasın çal oynasın yaşıyorsunuz ama "burası" umurunuzda değil.
bu rezilliklerinizi millet görmüyor mu sanıyorsunuz?
***
hele biri var...
onu yıllarca ekranda görüp adam saymış insanlarla tvit atıp dalga geçiyor.
"yayın yasağı gelmiş, o halde üzülecek bir şey yok, dağılalım" diyor.
ülkesiyle, insan acısı üzerinden ironi ha!
bunu da gördük maalesef.
üstelik görüntü yasağı ile haber yasağının farkını gayet iyi bilecek kadar uzun süre yayıncılık yapmış biri. parçalanmış ceset görüntüsü istiyor çünkü. vahşet tablolarına ihtiyaç duyuyor.
ama sorun açık.
bu adamlara üzülmek denilen şey unutturulmuş; ülkesine ve yönetimine düşmanlık konusunda kullanışlı bir robota dönüştürülmüşler.
tabii bir de büyük kötülük örgütlenmesi var...
paralel pislikler.
derhal bu eski tv sunucusunun yardımına geldiler. zaten solcuyla solcu, sağcıyla sağcı olmak konusunda üzerlerine yok! hem de küfür kıyametle!
bu nasıl bir sapıklıktır yarabbim!
***
dikkatimi çekti...
terör saldırısının ardından teröristleri değil, iktidarı suçlu çıkartan bir twitter hesabının profilinde nâzım hikmet'in "yaşamak bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine" dizeleri vardı.
söyleyeyim...
nâzım'da öyle "hikmet" falan yoktur.
ama onu da geçelim..
be kardeşim, sen ağaç nedir, nereden bileceksin! kök ister ağaç, kök!
senin tutunduğun hiçbir kök yok!
nasıl olsun! çünkü doğduğun yerden tiksiniyorsun.
o yüzden ne tek ve hürsün, ne de bir ormanın var. olmayacak da...
temiz halk çocuklarının yakasından da düş artık!"
Ahmet hakana doğru yolu buldu diyenlerin buna yalama demesi de ilginç.
90 dakika zamanlarından beri severim kendisini. nebille, sunayla takılırken de severdim aslinda ama simdi ismail Kılıçarslan, ibrahim tenekeci, selahattin yusuf la yani benim mahallemin adamlariyla takılıyor. ve hani egreti durmuyor. zamaninda bu adamlarin bazi mahallelere acilan kapısı olmayi denedi. basaramayinca kapıyı kendi ustune kapatti ve o mahallelerden bizim oralara taşındı. cokda iyi yapti. bize müsade de severek izliyoruz.
ayşe Özyılmazel'in baba figürü arayışına denk geldiğinde bir anda sevgilisi oluvermiş sakallı bir ağabeydin eskiden....bugün köşende solculara solculuk dersi de vermişsin ya, sen çok yaşa emi...
kendisinin yıllarca zeytinyağı yazarı olarak tanıdığını iddia eden sabah yazarı, oysa biz kendisini ayşe özyılmazel'in sevgilisi olarak tanıdık; başkaca da gündemimizde yer almadı.
kış uykusu filminden beklentisi yerli yapımlardaki seviyesizliğin sanat adı altında süslenerek sunulmasıysa hayal kırıklığına uğraması, beğenmemesi olağandır.
beğenmediğini söylemesi doğal hakkıdır. bu aynı zamanda oyunculuk ve yönetmenlik kalitesinden pek anlamadığını ifşa ediştir.
keşke mahalle baskısına karşı geleymişin haşmet. beni hayal kırıklığına uğrattın. düz adammışın ya sen.