hazreti muhammed

entry2991 galeri57 video14
    2914.
  1. vahabilerin nick altını ağlama duvarına çevirdiği arap.
    4 ...
  2. 2913.
  3. 2912.
  4. kanı bozuk yahudi melezi arap ırkını düzeltsin ıslah etsin diye gönderilen örnek güzel insan.

    o bile başaramadı bu arap denen deve sidiğini içen sürüyü.
    1 ...
  5. 2936.
  6. 2935.
  7. Rasulullah buyurdu:
    "Ben, şirk koşulmadan yalnızca Allah’a ibâdet edilsin diye kıyâmetin eşiğinde kılıçla gönderildim. Benim rızkım mızrağımın gölgesinde kılındı."
    9 ...
  8. 2934.
  9. Söz konusu Hz. Muhammed dolayısıyla islam olunca birkaç köpek salyalarını akıta akıta koşup gelmiş densiz ifadeleri ile. Biz sizin önem verdiğiniz değerlerinize ki bunların biri de ananız olabilir, söz etmiyorsak, siz de bu mecralara yanaşmasanız iyi olur. Sizden destek ya da saygı bekleyen yok, uzak durun yeter.
    5 ...
  10. 2933.
  11. Peygamber Efendimize bazı ateist çevreler "şizofrendi, deliydi, gaipten şeyler görüyordu" gibi sıfatlar yakıştırıyorlar. Onların bu sözlerinin aksini nasıl ispat ederiz?

    Dünyanın en akıllı insan olarak kabul ettiği Hz. Muhammed (asm)’in şizofren olduğunu söylemek için oldukça cahil olmak gerekir. Aynı iddiayı, yani deli olduğu iddiasını Arap müşrikleri de seslendirmişlerdi. Onun bugünkü ateistlerin söyledikleri on beş asır önceki Cahiliye devrinin cahil müşrik Araplarından intihal ettikleri bir hezeyandır.

    Kur’an- ı Kerim’in onların bu iddialarına verdiği cevaplardan biri şöyledir:
    “Nûn. Kalem ve ehl-i kalemin satırlara dizdikleri ve dizecekleri şeyler hakkı için; Rabbinin lütfuyla, deli değilsin. Hem senin ecrin, mükâfatın hiç kesilmez! Ve sen pek yüksek bir ahlâk üzerindesin! Yakında göreceksin, onlar da görecekler. Hanginizde imiş o dertler, o delilikler..."(Kalem, 68/1-6).

    a) Burada başta Kur’an olmak üzere ilme sahip olanların Hz. Muhammed’in deli olmadığını çok iyi bildiklerine işaret edilmiştir. Zira, Kur’an gibi bir kitabı ortaya koyan bir zatın deli olma ihtimali trilyonda sıfırdır. Dünya tarihi boyunca hangi şizofren böyle bir eser ortaya koymuştur? yirmi üç yıl boyunca Kur’anı ayrı, kendi konuşmalarını ayrı tutan, ayrı bir üslupla icra eden, çok farklı bir sitille bu kitabı ortaya koyan -bırakın deliyi, şimdiye kadar- hangi akıllı, hangi filozof, hangi ilim adamı görülmüştür.

    b) Burada altı çizilen diğer bir nokta Hz. Muhammed (asm)’in yüksek ahlakının nazara verilmesidir. Bununla -adeta- yüce Allah bu iddiayı seslendirenlere şöyle diyor; ferdi, ictimai, ailevî, askeri, mülkî idarede, Peygamberin ortaya koyduğu yüksek ahlakın bir eşi ve benzeri yoktur. Varsa gösterin bakalım!.. Eğer birilerini bulup da “işte bu da onun gibi her yönden mükemmel ahlaka sahiptir...” diye bilselerdi, kâfirler bunu her tarafa lanse ederlerdi. Fakat kaynaklarda hiç de öyle bir yaygaralarından söz edilmemiştir. Demek ki, o gerçekten eşsiz bir ahlak üzeredir... Peki hangi şizofren böyle bir ahlaka sahip olmuştur. Bugün dünyada binlerce şizofren var; hangisi Kur’an gibi birt kitap ortaya koyabilir, hangisi Hz. Muhammed (asm) gibi bir akla ve ahlaka sahip olabilir?.. Bugünkü teknolojik imkânları da kullanarak dünyanın bütün şizofrenlerini bir araya getirsinler böyle bir işi yapsınlar görelim!..

    c) Aslında bu iddiayı seslendirenleri tımarhaneye götürüp, şizofren olup olmadıklarına bakılsın; bu konuda laboratuvarlarda pozitif bulguların çıkacağından emin olabilirler.

    d) Çevresinde gizli şeyleri görenler sadece şizofrenler mi? Peygamberler, veliler de bunları görüyor... Yoksa yüz yirmi dört bin peygamberi, yüz binlerce keramet sahibi veli insanları deli olarak mı damgalayacağız?

    Sahabeden büyük şair Abdullah b. Ravaha, Hz. Peygamber (asm)'in bu durumunu şiirinde şöyle seslendirmiştir:
    “Aramızda öyle bir peygamber var ki, bizim görmediklerimizi görüyor / öyle gaybî haberler veriyor ki, söylediklerinin hepsi ya aynı gün, ya da ertesi günün sabahında güneş gibi çıkmaktadır.”
    Acaba, gelecekten haber verip de sözlerinin aynen çıktığı görülen kaç şizofren var? Hiç bir tane var mı? Elbette hayır...

    e) On beş asırdan beri Kur’an lisanıyla bütün insanlara meydan okuyan, hiç kimsenin Kur’an gibi bir kitabı, hatta bir suresinin bir benzerini getiremeyecekleri tezini savunmuş olan Hz. Muhammed (asm)’in bu gücünü -haşa- şizofrenliğinden almış? Bu meydan okuma kıyamete kadar geçerlidir. Eğer birisi kalkıp da Kur’an’ın bir suresine benzer bir şey ortaya koyacaksa islam dini tamamen yok olmaya mahkum olacaktır. Halbuki, elindeki Kur’an, ihtiva ettiği -ve olduğu gibi çıkan- gaybi haberleri, evrensel ahlakî prensipleri, âdil hukukî yasaları, sosyal, ekonomik, kültürel fenomenleri, dünya ve ahiretin saadet formülleri, kevni/kozmik/ontolojik, jeolojik, embriyolojik bilgileriyle bütün evrenin yaratıcısı ve sonsuz ilim, hikmet ve kudret sahibi Allah’ın kitabı olduğunu ortaya koymuştur.

    Eğer dünyanın bütün akıllılarının bir benzerini yapamadıkları bir kitabı, şizofren birinin eseri kabul edilirse, bu takdirde insanlar deli ve akıllı kavramlarını düzeltmek zorunda kalacaktır. Bundan böyle deli/şizofren en akıllı; akıllı ise zırdeli anlamına gelecektir... Bu ise gerçeklerin altüst olması anlamına gelir ki, iddia sahiplerinden başka kimsenin sahip çıkamayacağı bir hezeyandır.

    https://sorularlaislamiye...ten-seyler-goruyordu-gibi
    0 ...
  12. 2932.
  13. - Peygamberimize kahin, şair, mecnun dediler. Kur’an onlara cevap veriyor. Bu cevaplar böyle olmadığını ispat ediyor mu; bu ayet ve tefsirini verir misiniz?

    - Müşriklere Kur’andan cevaplar veren ayetler ve tefsirini verir misiniz?

    Mecnunluk iddiaları ve Cevapları:

    a) “O kâfirler, alay ederek: 'Ey o kendisine kitap indirilmiş olan dediler; mutlaka sen bir delisin. Eğer iddianda tutarlı isen, ne diye bize o melekleri getirip göstermiyorsun?'”(Hicr, 15/6-7).

    b) “Deli bir şairin sözüne bakarak biz hiç ilahlarımızı bırakır mıyız, olacak iş mi bu?' derlerdi. Hayır! O deli değildir. O size gerçeğin ta kendisini getiren ve bütün peygamberleri tasdik eden bir resuldür.”(Saffat, 37/35-37).

    c) “Onlar nerede, iman nerede! Onlar ibret alan, hisse kapan insanlar değil. Böyle olmadıkları için, gerçekleri apaçık anlatan Peygamber geldiği halde ona sırtlarını döndüler de: 'Bu, başkaları tarafından bir şeyler belletilmiş delinin teki!' dediler.”(Duhan, 44/13-14).

    d) “Ey Resulüm, sen irşad ve nasihatine devam et! Sen Rabbinin ihsanı sayesinde kâfirlerin iddia ettikleri gibi kâhin de değilsin, deli de değilsin.”(Tur, 52/29).

    e) “Nûn. Kalem ve ehl-i kalemin satırlara dizdikleri ve dizecekleri şeyler hakkı için: Rabbinin lütfuyla, deli değilsin.”(Kalem, 68/1-2).

    f) “O kâfirler Zikri (Kur’ân’ı) işittikleri zaman, hırslarından neredeyse seni bakışlarıyla kaydıracak, âdeta gözleriyle yiyecekler! Hâlâ da: “O, delinin teki!” derler.”(Kalem, 68/51).

    g) “Kur’ân, değerli bir Elçinin, Cebrail’in getirip okuduğu sözdür! O Elçi ki çok kuvvetlidir. Yüce Arş sahibi Allah’ın nezdinde pek itibarlıdır. Göklerde ona itaat edilir, vahiyler ona emanet edilir. Şunu da bilin ki, içinizden biri olan bu arkadaşınız deli değildir.”(Tekvir, 81/19-22).

    (a) şıkkındaki bilgilerin özeti şudur: inkârcılar, Hz. Muhammed (asm)’in peygamberliğini inkâr etmelerinin gerekçesini, kendisine vahiy getiren ve onunla görüşen melekleri kendilerine göstermemesine bağlamışlar.

    1) istihza yoluyla da olsa, muarızların: “Ey o kendisine kitap indirilmiş olan!” ifadeleri bir açıdan hakkı ve gerçeği seslendirmektir. Kur’an’da bu ifadelerine vurgu yapılması, onların alay yollu söylediklerinin gerçeğin ta kendisi olduğuna bir işarettir.

    2) “Ey o kendisine kitap indirilmiş olan!” ifadesiyle, “mutlaka sen bir delisin!” ifadesi arasındaki çelişkiye dikkat çekilmiştir. Adeta, onların istihza yoluyla Hz. Muhammed (asm)’i tahkir etmelerine mukabil, aynı üslupla onlarla istihza edilmiş ve akılları hafife alınmıştır.

    3) Hz. Peygamber (asm)'e iman etmeleri için gösterdikleri gerekçenin ise, oldukça mantıktan yoksun ve tutarsız bir istek olduğuna dikkat çekilmiştir. Çünkü, Vahiy ve peygamberlik bir imtihan vesilesidir. imtihanın âdil olması için onun gizli olması gerekir. Meleklerin gösterilmesi ise, bu temel espriye aykırıdır. Dolayısıyla, bu arzuları vahiy mantığı açısından sakat, akıldan uzak ve imtihan sırrına aykırıdır.

    Bu tutarsız arzularına işaret etmek üzere “Biz o melekleri ancak hikmet gereğince göndeririz. Ama o zaman da, kendilerine hiç mühlet verilmez, derhal işleri bitirilir, mahvolup giderler.”(Hicr, 15/8) mealinde ayetin ifadesine yer verilmiştir.

    (b) şıkkındaki bilgilerin özeti şöyledir:

    1) “Deli bir şairin sözüne bakarak biz hiç ilahlarımızı bırakır mıyız, olacak iş mi bu?” şeklindeki ifadeleriyle tutarsız yakıştırmalarda bulunduğuna işaret edilmiştir. Çünkü, bir yandan onların da en zeki, bilgili ve akıllı saydıkları “şair” yakıştırmalarını yapıyorlar. Aynı zamanda ona “deli” diyorlar. Kur’an’da inkârcıların Hz. Muhammed için “deli şair” yakıştırmalarına yer verilerek, onların tutarsız, mantıktan yoksun ve kendi inançlarıyla da bağdaşmayan hezeyanlar ettiklerine işaret edilmiştir.

    2) inkârcıların Hz. Peygamber (asm) için “deli” yakıştırmasının yanlışlığını, birbirine zıt iki kavram olan “şair” ile “deli” unvanı bir arada zikredilerek gösterildikten sonra,

    “Hayır! O deli değildir. O size gerçeğin ta kendisini getiren ve bütün peygamberleri tasdik eden bir resuldür.” mealindeki ifadeyle deli yaftalamasının bir “deli saçmalığı” olduğuna dikkat çekilmiş ve bu iddia açıkça reddetmiştir. Delil olarak da iki hususa işaret edilmiştir:

    Birincisi: “O size gerçeğin ta kendisini getiren kimse” mealindeki ifadeyle belirtilen Kur’an’ın semavi/ilahi kimlikli olmasıdır.

    Hakikaten, dünya ve ahiretin mutluluğunu netice veren prensipleri ihtiva eden, göklerin ve yer küresinin yaratılışı, onların dayandığı kanunları açıklayan, ferdi, ailevi ve sosyal hayatın gerekli dinamiklerini vazeden, insanın anne rahmindeki safhalarını çok net bir biçimde anlatan, hülasa ilahî, semavi, arzî, beşerî, nebatî, hayvanî ve mâdenî bütün varlıklarla ilgili çok çeşitli hakikatleri ders veren Kur’an gibi bir kitapla ortaya çıkan bir kimseye “deli” demek için, insanî bütün özellikleri kaybetmek ve akıldan istifa etmek gerekir.

    ikincisi: “Bütün peygamberleri tasdik eden bir resuldür.” mealindeki ifadeyle işaret edilen “peygamberlik gerçeği”nin vurgulanmasıdır.

    Bu hususu şöyle açıklayabiliriz: Hz. Peygambere “deli” diyen Arap müşrikleri Allah’a ve onun gönderdiği bazı peygamberlere inanıyorlardı. Tarih boyunca ataları Hz. ibrahim’in Allah’ın elçisi olduğuna, Kâbe’yi Allah’ın emriyle onun inşa ettiğine, hac ibadetinin ondan beri var olduğuna inanıyorlardı.

    Hz. Muhammed (asm) ise, başta Hz. ibrahim olmak üzere bütün peygamberleri tasdik ediyordu. Bu tasdik konusunun başında “tevhid” inancı geliyordu. Daha önce hiçbir peygamberden “Allah’a şirk koşmak”la ilgili hiçbir bilgi gelmemişti ve olamazdı. Bütün bu gerçeklere rağmen, şimdi Hz. ibrahim’in torunları kalkıp “putları kabul etmeyen diğer peygamberler gibi “tevhid” inancını esas aldığı için ona “deli” demek bütün o peygamberleri de “deli” olarak kabul etmek anlamına gelir.

    Zira, daha önce geçen hiç bir peygamber Hz. Muhammed (asm)’in getirdiği islam dini kadar makul değildir. Daha önce vahiy edilen hiç bir kitap Kur’an kadar akla önem vermemiştir. Böyle her yönüyle aklı esas alan akla hitap eden ve hükümlerini akla kabul ettiren bir peygambere “deli” demek, akla ziyan bir hezeyandır.

    (c) şıkkında, islam’ın muarızları olan müşriklerin gerçekte akıldan tamamen uzaklaştıkları için, Hz. Muhammed (asm) gibi bütün davalarını akla kabul ettiren, aklı olmayanları muhatap bile kabul etmeyen en akıllı bir insana “deli” yaftasını yakıştırıyorlar.

    1) islam dininin özellikle iman esaslarının hepsi makul olan ve ancak akılla onlar idrak edildiğinden, aklını kullanmayanların iman etmelerinin zor olduğuna “Onlar nerede, iman nerede! Onlar ibret alan, hisse kapan insanlar değil” mealindeki ifadeyle işaret edilmiştir.

    2) Aklın kolaylıkla idrak edeceği gerçeklerle gelen bir peygambere karşı çıkmak, ancak akla sırt çevirmekle mümkündür. Zira o, aldığı vahiy güneşinin ışığını aklın göz bebeğine yansıtıyor. işte Kur’an’da yer alan “gerçekleri apaçık anlatan Peygamber geldiği halde ona sırtlarını döndüler de: ‘Bu, başkaları tarafından bir şeyler belletilmiş delinin teki’ dediler” mealindeki ifadeyle Hz. Peygamber (asm) gibi bütün davası çok makul, kendisi insanların en akıllısı olan bir zata sırt çevirmek, doğrudan akla sırt çevirmek anlamına geldiğine işaret edilmiştir.

    (d) şıkkındaki bilgilerin özeti şudur: Hz. Muhammed (asm)’in ortaya koyduğu kitapta yer alan bütün hakikatler son derece makuldur. Böyle her yönüyle “akıl” zirvesinde olduğu eserleriyle, vahiy aldığı Kur’an gibi kitabıyla Allah’ın özel ihsan ve ikramlarına mazhar olduğu açıkça belli olan bir insana “deli” demek ancak vicdanın sesini kısmakla mümkündür.

    insanları hakka irşat eden, onları doğru yola yönlendiren, o günkü Mekke toplumunda en akıllı insanlar olarak kabul edilen ve saygın bir yer sahip olan Ebubekir, Ali, Ömer, Osman, Hamza gibi insanların akıllarını teshir eden böyle mümtaz bir kimseye “deli” nazarıyla bakmak, tam bir “delilik” alametidir.

    işte, “Ey Resulüm, sen irşad ve nasihatine devam et! Sen Rabbinin ihsanı sayesinde kâfirlerin iddia ettikleri gibi kâhin de değilsin, deli de değilsin” mealindeki ayette bu mesaj verilmiştir.

    (e) şıkkındaki bilgileri şöyle açıklamak mümkündür: insanlık camiasında en onurlu ve en akıllıca iş, okuma yazmadır. ilk emri “oku” olan, kalemle yazmayı Allah’ın büyük bir nimeti olarak değerlendiren bir kitapla ortaya çıkan, kendisi ümmi olduğu halde, aldığı vahyi anında yazıya döktürecek kadar ilme sahip çıkan bir kimseye “deli” demek, “ilim, marifet, okuma-yazma seferberliği adına ortaya konan çabalar” gibi ilmi faaliyetleri bir “deli saçmalığı” olarak görmek anlamına gelir.

    “Nûn. Kalem ve ehl-i kalemin satırlara dizdikleri ve dizecekleri şeyler hakkı için: Rabbinin lütfuyla, deli değilsin.” mealindeki ayette bu gerçeğe işaret edilmiştir.

    Ayrıca Hz. Muhammed (asm)’in “delilik”le taban tabana zıt olan yüksek ahlakına dikkat çekilmiş, kimlerin deli olduğunun yakında bilineceğine vurgu yapılmıştır. Allah’ın iyi insanlarla kötü insanları çok iyi tanıdığı hatırlatılmış, böylece kötü akıbete uğrayanların ilsam’ın uarzılar olduğuna işaret edilmişitir.

    “Ve sen pek yüksek bir ahlâk üzerindesin! Yakında göreceksin, onlar da görecekler. Hanginizde imiş o dertler, o delilikler. Senin Rabbin şüphesiz pek iyi bilir: Allah yolundan sapanlar kimdir ve O’nun yolunu tutanlar kimdir.”(Kalem, 68/4-7)
    mealindeki ayetlerde bu gerçeklere yer verilmiştir.

    (f) şıkkındaki bilgiler şu merkezdedir: insanları akıldan uzaklaştıran, akılsızca planlar yapmasına, aklı bir kenara koymasına sebep olan unsurların başında haset gelir. Arap müşriklerinin önemli bir kısmı, Hz. Muhammed’e karşı besledikleri kin ve haset, onların gözlerini kör, kulaklarını sağır etmiş, kalplerini mühürlemiş, akıllarını başlarından uçurmuştur.Öyle ki, bu kin ve haset duygusunun saikasıyla, Hz. Peygamber (asm)'den Kur’anı samimi olarak dinleyip anlama imkânlarını kaybetmişler.

    “O kâfirler Zikri (Kur’ân’ı) işittikleri zaman, hırslarından neredeyse seni bakışlarıyla kaydıracak, âdeta gözleriyle yiyecekler! Hâlâ da: 'O, delinin teki!' derler.”(Kalem, 68/51)
    mealindeki ayette bu hakikate vurgu yapılmıştır.

    (g) şıkkındaki bilgileri şöyle özetlemek mümkündür:

    Tarih ve Siyer kaynaklarından, Hz. Peygamber (asm)'in kendi toplumunda son derece itibarlı, güvenilir kimse olduğunu öğreniyoruz. Bu bilgilerden biri şudur: Daha otuz beş yaşında iken “Kabe’nin inşası sırasında Haceru’l-Esvedin köşedeki yerine yerleştirilmesi konusunda Mekke’deki kabileler arasında büyük ve kanlı bir kavganın eşiğine gelinmişti. ileri gelenler, Mescid-i Haram kapısından ilk gelen kimseyi hakem kabul derler ve ilk kapıdan giren Hz. Muhammed olunca, hepsi de son derece memnuniyetlerini dile getirmiş ve buna sevinmişler. Ve gerçekten bu işi çok akıllıca çözmüştür."

    Keza, Hz. Hatice, onun bu saygın konumu ve itibarlı kişiliği için kendi ticaretinin başına getirmiş ve sonunda da ona evlenme teklifinde bulunmuştur.

    Keza, daha o genç yaşta mazlumları/insan haklarını korumaya yönelik kurulan “Hilfu’l-füdul”(Faziletli kimseler derneği/vakfı) adındaki bir kuruluşa üye olması ve peygamber olduktan sonra da “öyle bir kuruluş şimdi de olsa yine ona katılırım” diyen Hz. Muhammed (asm)’in saygın konumunu bundan da anlamak mümkündür.

    Böyle saygın bir şahsiyete “deli” demek, ancak haset gibi gayriinsani bir duyguyu taşımakla mümkündür.

    “Kur’ân, değerli bir Elçinin, (Cebrail’in getirip okuduğu) sözdür! O Elçi ki çok kuvvetlidir. Yüce Arş sahibi Allah’ın nezdinde pek itibarlıdır. Göklerde ona itaat edilir, vahiyler ona emanet edilir. Şunu da bilin ki, içinizden biri olan bu arkadaşınız deli değildir.”(Tekvir, 81/19-21)
    mealindeki ayette bu hakikate işaret edilmiştir.

    https://sorularlaislamiye...a-kur-nasil-cevap-veriyor
    2 ...
  14. 2931.
  15. Hz. Muhammed Hakkında Yabancı Bilim ve ilim Adamlarının Sözleri

    “Hiç kimse Hz. Muhammed’in prensiplerinden daha ileri bir adım atamaz. Avrupa’ya nasip olan bütün başarılara rağmen bizim bütün kanunlarımız, islâm medeniyetine bakarak çok eksiktir. Biz Avrupa milletleri, büyük medenî imkânlarımıza rağmen, Hz. Muhammed’in son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız.”
    Johann Wolfgang von Goethe (Alman Şair ve Yazar)

    * * *

    Muhammed, hürmet ve saygıya fazlasıyla lâyıktır.
    Lev Nikolayeviç Tolstoy (Büyük Rus Yazar)

    * * *

    Büyük islâm Peygamberi Yüce Yaratıcı’nın katına çıkıp onunla buluşmuştur. Ben Mirac’a bütün kalbimle inanıyorum.
    Fyodor Mikhailoviç Dostoyevski (Meşhur Rus Yazar)

    * * *

    “Şöyle bir göz atmakla, Hz. Muhammed’in, bütün vasıflarını ve kahramanlıklarını görmek mümkündür. Bunlardan bazıları Peygamberliğinin ilk günlerinde ve bazıları da peygamberliğinden sonra olmuştur. Eşsiz mucizeleri gördüğüm zaman, O’nu rütbe bakımından insanların en büyüğü ve en yücesi olarak mütalaa ediyorum. Hatta; insanlık O’nun bir benzerini görmemiş ve görmeyecektir de…”
    Aziz, Prof. Bosworth Smith (Mohammed and Mohammadanism, London 1874)

    * * *

    “islâm medeniyetinin modern dünyaya en büyük yardımı ve hediyesi ilimdir. Fakat Avrupa’yı, yeniden hayata kavuşturan şey, yalnız ilim değildir. islâm medeniyetinden gelen daha başka tesirler Avrupa hayatına ilk parlaklığını vermişti.
    Avrupa’nın ilerleme hayatında islâm kültürünün kati tesirini takip edemeyeceğimiz bir tek safha bulunmadığı gibi tesirin kendini bütün azametiyle hissettirdiği saha tabii ilimler ve ilim zihniyetidir.
    Orta çağın ilk yarısında dünyanın hiçbir milleti insanlığın ilerlemesine müslümanlar kadar hizmet etmemiştir. 9-12 asırlar arasında felsefe, tıb, tarih, ilahiyat, astronomi ve coğrafya mevzuunda Arapça olarak yazılan eserler herhangi bir lisanla yazılanların fevkinde idi.” Prof. Dr. Philip Khuri Hitti

    * * *

    Bitmeyen bir hayranlık, sürekli bir saygı, Arabistan’ın bu büyük Peygamberinin hayatını ve şahsiyetini inceleyen ve nasıl öğrettiğini, nasıl yaşadığını bilen herkesin bu güçlü Peygamber için ürpertici bir saygıyla dolmaması mümkün değildir. Kitabımda söyleyeceklerimin pek çoğu, çoklarının bildiği şeyler olsa da, ben onları ne zaman yeni baştan okusam, bu Arabistanlı Muallim için hep yeni bir hayranlık, yeni bir saygı duyuyorum.”
    Annie Besant, (Hindistan’ın Bağımsızlık Mücadelesi Liderlerinden) (The Life and Teachings of Muhammad, Madras, 1932)

    * * *

    ’Ben şahsen Hz. Muhammed’in hayranıyım.’
    Sosyolog V.D.Eratsen

    * * *

    Asrımızda çeşitli ilim adamlarının yaptıkları tecrübe ve araştırmalar göstermiştir ki, pişirmek kaydıyla soğan ve sarımsağın damar sertliğini mühim ölçüde azalmalmaktadır. Ayrıca pirişilmiş sarımsağın kanda lipid (yağ) artmasına mani olduğu ve kan pıhtılaşma bozukluklarını da bir ölçüde engellediği, yüksek tansiyonlu kişilerde ise tansiyonun düşmesine yardımcı olduğu müşahede edilmiştir. Nitekim ondört asır önce Efendimiz’de (sav) bir hadislerinde sarımsağın pişirilerek yenilmesini tavsiye etmiştir.

    Doğrusu aranırsa Hira Dağı mağarasında meleği gördüğü günden beri geçen 20 sene dünyayı değiştirmeye kafi gelmiş. Hicaz’ın kuru kumlarında yeni bir tohum filizlendirmişti; öyle bir filiz ki Arabistan’ı uyaracak, bir yandan Hindistan’a bir yandan da Bahr-i Muhite kadar uzanacaktı.
    Emile Dermenghem

    * * *

    “Tarihteki Yüz Büyük insan” adlı kitabıyla bütün dünyada yankılar uyandıran Amerikalı bilim adamı Prof. Michael Hart’a kitabın ilk yayınlandığı tarihten on yıl sonra, Kahire’de çağırıldığı bir ödül töreninde, El-Ahram Gazetesi muhabirlerince sorulan; “kitabınızın yayınlanmasının üzerinden 10 yıl geçti neredeyse. ‘100 ünlü Adam’ adlı kitabınızda birinci yeri Hz. Muhammed’e (s.a.v.) ayırmıştınız, hâlâ bu görüşünüzde ısrarlı mısınız?” şeklindeki soruya şu cevabı vermişti:

    “Bu ünlülerin ilk listesi. Bu sayı 200-300’e bile çıkarılsa Hz. Muhammed’in (s.a.v.) listenin başındaki yeri sabittir.

    Ben ünlüleri incelerken bazı sabit kriterler ortaya koydum. Bunlardan biri de, ünlülerin insanlık tarihinde bıraktıkları geniş ve derinlemesine izlerdir. Benim, ünlülerin en ünlüsü olarak Hz. Muhammed’i (s.a.v.) tercihim ise, O’nun hem peygamberliği, hem de dinî ve dünyevî seviyede fevkâlâde başarılı olmasıdır. insanlık ahlâkı, felsefî ve hukukî olarak islâm’dan daha mükemmel bir din görmemiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in vefatından sonra da islâm, dünyanın doğusunda ve batısında yayılmaya devam etti. Dünyada hâlâ bir çok insan kalpleriyle ve akıllarıyla islâm’a yöneliyor. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) davet ettiği din, 14 yüzyıl önce medeniyetin ve kültür merkezlerinin dışındaki bir bölgede doğmuştu. Ve zor şartlar altında yol aldı. Buna rağmen islâm, dünyanın her yönüne yol buldu. Ve inanıyorum ki Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi, her yönüyle mükemmel bir insan, bir daha gelmez.”
    Prof. Dr. Michael Hart

    * * *

    “Kral ve vezirler gibi azamet ve debdebe perdeleriyle gizlenmiş değildi. Kendi hırkasını kendi yamalar, kendi ayakkabısını kendi tamir ederdi. Harbe gider, ashabı ile istişare eder, emirlerini onlarla beraber verirdi.

    Nasıl bir insan olduğunu her yönü ile kavminin bilmesi için böyle yaptı. Ona artık, siz ne isterseniz öyle deyiniz. Dünya’da taç ve ihtişam sahibi hiçbir imparatora, yamalı bir hırka içindeki bu insan kadar hürmet ve itaat edilmemiştir. Yirmiüç yıllık dünya imtihanı, gerçek bir kahraman için lüzumlu bütün unsurları taşımaktadır.”
    Thomas Carlyle (Meşhur ingiliz Düşünür)

    * * *

    “islamiyetten daha eski dinler, insanların ruhları üzerindeki hakimiyetlerini günden güne kaybetmekte oldukları halde, Hz. Muhammed’in dini bütün kudret ve hakimiyetini muhafaza etmektedir.”
    Dr. Gustave le Bon (Fransız sosyolog ve amatör fizikçi)

    * * *

    Ben şunu iddia ediyorum ki, Hz. Muhammed en seçkin bir kıymettir. Yaradan’ın, böyle ikinci bir vücudu imkan sahasına getirmesi de ihtimalden uzaktır. Seninle aynı asırda bulunamadığımdan dolayı üzgünüm Ey Muhammed…
    Prens Otto Von Bismarck (Modern Almanya’nın ilk şansölyesi -başbakanı)

    * * *

    Hz. Muhammed’in (sav) insan olması itibariyle, bütün insanlık muhakkak iftihar eder. Çünkü O Zât, ümmî olmasıyla beraber, onüç asır evvel öyle kanunlar ve esaslar getirmiş ki, biz Avrupalılar ikibin sene sonra onun kıymetine ve hakikatına yetişsek en mes’ud, en saadetli nesiller oluruz.
    Shebol (1927 Hukuk Kongresi Başkanı)

    * * *

    Meshur Peygamberler, fâtihler arasinda târih-i hayâti; Hz. Muhammed’in Târihi gibi, en ince teferruâtina kadar, en mevsuk sekilde kayd ve zapt olunan bir kimse gösterilemez.
    John Davenport (Ingiliz bilgin)

    * * *
    Şişmanlık birçok hastalıkları da beraberinde getirmektedir. Son araştırmalar neticesinde şişmanlarda yüksek olan kolesterol seviyesinin damar sertliğine sebep olduğu, buna bağlı olarak da damar sertliği, yüksek tansiyon, kalb yetmezliği, böbrek ve göz hasarlarının meydana geldiği tespit edilmiştir. Dengeli beslenme mevzuunda ne kadar dikkatli olmamız gerektiğini Yüce Rehberimiz (sav) asırlarca önce şu kutlu sözleriyle belirtmişti: ‘Çok yemek kötü bir şeydir.’ ‘insanoğlunun midesini iyice doldurmasından daha zararlı bir şey yoktur.

    Şayet gayenin büyüklüğü, vasıtaların küçüklüğü ve neticenin azameti insan dehasının üç ölçüsü ise, modern tarihin en büyük şahsiyetlerini bile Muhammed’le (sav) kıyaslamaya kim cesaret edebilir. O şahsiyetlerin en meşhurları ancak maddi kuvvetler kurdular. Halbuki, O (sav), orduları hukuk sistemlerini, imparatorlukları, kavimleri hanedanları ve dünyanın üçte biri üzerindeki milyonlarca insanı harekete geçirdi.
    Alphonse Marie Louis de Lamartine (Fransız Tarihçisi)

    * * *

    “insanlar her şeyden daha fazla Muhammed’e kulak vermelidir. Diğer bütün sözler, onun karşısında boş sözlerdir.”
    Thomas Carlyle (Meşhur ingiliz Düşünür)

    * * *

    “Muhtelif devirlerde beşeriyeti idare etmek için Allah tarafından gönderildiği iddia olunan bütün münzel ve semâvi kitapları tam ve etrafiyle tetkik ettimse de, hiç birisinde bir hikmet ve isabet göremedim. Bu kanunlar, değil bir cemiyetin, bir ev halkının saadetini bile temin edecek mahiyetten pek uzaktır. Lâkin müslümanların Kur’an-ı, bu kayıttan azadedir. Ben Kur’an’ı her cihetten tetkik ettim. Her kelimesinde büyük hikmetler gördüm. Müslümanların düşmanları bu kitabın, Muhammed’in kendi eseri olduğunu iddia ediyorlarsa da, en mükemmel ve hatta en mütekâmil bir dimağda böyle harikanın zuhurunu iddia etmek hakikatlere göz kapıyarak kin ve gareze âlet olmak manasını ifade eder ki, bu da ilim ve hikmetle kaabil-i telif değildir.
    Prens Otto Von Bismarck (modern Almanya devletinin kurucusu)

    * * *

    Ellerin et ve yağ gibi maddelerle bulaşık olması hem haşere hem de mikropların üremesi için zemin teşkil eder. Yüce Rehberimiz ‘ellerinde et veya yağ kokusu eseri olduğu halde yatan bir kimse bir hastalığa müptela olur veya hayvan ve haşerelerden bir zarara uğrarsa, kedisinden başkasını suçlu bulmasın’ buyurmuştur. Burada haşerenin yanında hayvan tabirinin kullanılması enteresandır. Hayvan, hayat sahibi yani canlı mânâsına da gelmektedir. Dolayısıyla mikrop mefhumuna işaret edilmektedir.

    Hz. Muhammed (sav) toplu halde yapılan ibadetin o muazzam gücünü, tarihte ilk temsil edip gösteren insandır. Hiç şüphe yok, ki, çok geniş mikyasta, islâm’ın kudreti, günde beş vakit kılınan namazın kudretinden kaynaklanmaktadır.
    J. H. Lenison, Emotion as the basis of civilisation

    * * *

    Yeni keşiflerin veyahut ilim ve irfanın yardımı ile hallolan yahut çözülmesine uğraşılan meseleler arasında bir mesele yoktur ki, islâmiyet’in esasları ile çatışsın. Kur’an-ı Kerim ve onun öğrettikleri şeyler ile fıtri kanunlar ve fenler arasında tam bir ahenk görülmektedir.
    Lavazon

    * * *

    “Hz. Muhammed’in doğruluğu, faaliyeti, hakikati aramadaki samimiyeti, sonsuz azmi, hiçbir vakit sarsılmayan imanı, kendisini dinlemek istemeyenlere ezelî hakikati dinletmek yolundaki sebatı, bana kalırsa bunlar O’nun, o cesur ve azimkâr Peygamber’in son peygamber olduğuna en kat’i ve en emin delillerdir.”
    Dr. Steingas

    * * *

    https://malumat.wordpress...ilim-adamlarinin-sozleri/
    6 ...
  16. 2930.
  17. insan bu söylenenler sadece kuran için mi geçerli yoksa tevrat, zebur ve incil de bu kategoride mi diye düşünüyor. Orta da bir yalan varsa bu yalanı sadece hz muhammed mi söylemiş yoksa hz davut, hz musa ve hz isa ( varlığı bile şaibelidir ) da bu yalanın bir parçası mı sormadan edemiyor. Umarım bu konuda da aydınlatılırız.
    3 ...
  18. 2929.
  19. Son nebi.

    O değil de kuzey afrikalı müslümanlardan dinlenen miraç hadisesini sen kalk esinle ve 3 eserlik külliyat yaz. Ah dante ah, valla akıllı adamsın. Kuzey afrikalı dindaşlarımı da kınıyorum. Biriniz yazamadı mı? Bestseller olurduk ya.
    2 ...
  20. 2928.
  21. Sen de buna inandın he mi yiğenim?
    1 ...
  22. 2927.
  23. lan gerzek ilahi komedyayı miraç hadisesinden aşırmış zaten zındık, bir de atıfta bulunmuş dante'ye kopi-pasteci gafil. yürü git küfründe boğul milleti ifsad etme sanki para veriyorlar şeytanın misyoneri olmuş bi cacık bildiği yok maymun herif.
    6 ...
  24. 2926.
  25. (Kâfirler) Allah'ın nurunu boş laflarıyla söndürmek isterler. Ama Allah gerçekleri örtbas edenlerin zoruna da gitse, kafirler istemeseler de nurunu tamamlayacak ve kuvvetlendirecektir.

    Saff Suresi 8. Ayet

    Resulünü, bütün dinlere üstün kılmak üzere hidayet ve hak din ile gönderen Odur—müşrikler isterse hoşlanmasın.

    Saff Suresi 9. Ayet
    10 ...
  26. 2925.
  27. allah kedi yarattı senin dediklerine göre hz ademe soracak öyle hayır herşeyi bilen güç yetiren kendisidir. fazla bişeye inanmayınız. yoktan var eden veren ve alan yine kendisidir. o yüceler yücesidir. diz çök itaat et. teslimiyet.
    0 ...
  28. 2924.
  29. Atatürk ile beraber kendime örnek aldığım insandır. Mücadele azmi , liderliği beni hep etkilemiştir. Ateist olduğum dönemde (18 yaşlarına falan tekabül ediyor ) dine karşı olan sert tutumumdan dolayı garip bir pişmanlık hissediyorum açıkçası şimdi . Özür dilerim senden güzel insan

    Not ; Lütfen ülkemiz insanlarının sevdiği saygı duyduğu insanlar üzerinden bölünmeyelim ; inanan inanmayana inanmayan inanana asgari düzeyde de olsa saygı duysun , hakaret etmeyelim daha fazla kırmayalım birbirimizi gerçekten başka Türkiye yok.
    0 ...
  30. 2923.
  31. 2922.
  32. son peygamber. allah'ın yeryüzüne gönderdiği en mükemmel varlık.
    3 ...
  33. 2921.
  34. 2920.
  35. Attığınız iftirada boğulacaksınız, yaşasaydı islam dininini yayardı.
    6 ...
  36. 2919.
  37. islama göre allahın gönderdiği son peygamberdir, gariptir ki bunlar incilide allahın gönderdiğine inanırlar ama hıristiyanara görede isa son peygamberdir, diyecek birşey yok hepinize bol şans.
    1 ...
  38. 2918.
  39. gezi parkı direnişçisi kardeşim bende inanmıyorum ama saygı duyuyorum. sen dini sanki fazla kafaya takmışsın. ilgilenme butür şeylerle. hz muhammedi seven insanlara saygı duy en azından!
    3 ...
  40. 2917.
  41. ex bir musluman olarak saygi duydugum bir fikir onderidir. yasasaydi ve parti yonetseydi oyumu kesinlikle ona verirdim.
    1 ...
  42. 2916.
  43. inanmayan insanlara inandığınız şeylerden örnek vermeyin demiş biri.
    E sorarım sana inanmayan ateist neden inanmadığı şeyleri sürekli öne sürüp burda Boş yapıyor?
    Madem inanmıyor inanmadığı şeylerden örnek vererek tartışma çıkarmasın boş yere.
    5 ...
  44. 2915.
  45. Alay eden basitliğini ortaya koyar,madem inanmıyorsun müminle tartışmaya girme.
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük