haziran da ölmek zor

entry80 galeri2 video2
    1.
  1. hasan hüseyin şiiri.
    aynı zamanda grup yorum türküsü.

    işten çıktım
    sokaktayım
    elim yüzüm üstümbaşım gazete

    sokakta tank paleti
    sokakta düdük sesi
    sokakta tomson
    sokağa çıkmak yasak

    sokaktayım
    gece leylâk
    ve tomurcuk kokuyor
    yaralı bir şahin olmuş yüreğim
    uy anam anam
    haziranda ölmek zor!

    havada tüy
    havada kuş
    havada kuş soluğu kokusu
    hava leylâk
    ve tomurcuk kokuyor
    ne anlar acılardan/güzel haziran
    ne anlar güzel bahar!
    kopuk bir kol sokakta
    çırpınıp durur

    çalışmışım onbeş saat
    tükenmişim onbeş saat
    acıkmışım yorulmuşum uykusamışım
    anama sövmüş patron
    ter döktüğüm gazetede
    sıkmışım dişlerimi
    ıslıkla söylemişim umutlarımı
    susarak söylemişim
    sıcak bir ev özlemişim
    sıcak bir yemek
    ve sıcacık bir yatakta
    unutturan öpücükler
    çıkmışım bir kavgadan
    vurmuşum sokaklara

    sokakta tank paleti
    sokakta düdük sesi
    sarı sarı yapraklarla birlikte sanki
    dallarda insan iskeletleri

    asacaklar aydemir'i
    asacaklar gürcan'ı
    belki başkalarını
    pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim
    dökülüyor etlerim
    sarı yapraklar gibi

    asmak neyi kurtarır
    sarı sarı yaprakları kuru dallara?
    yolunmuş yaprakları
    kırılmış dallarıyla
    ne anlatır bir ağaç
    hani rüzgâr
    hani kuş
    hani nerde rüzgârlı kuş sesleri?

    asılmak sorun değil
    asılmamak da değil
    kimin kimi astığı
    kimin kimi neden niçin astığı
    budur işte asıl sorun!

    sevdim gelin morunu
    sevdim şiir morunu
    moru sevdim tomurcukta
    moru sevdim memede
    ve öptüğüm dudakta
    ama sevmedim, hayır
    iğrendim insanoğlunun
    yağlı ipte sallanan morluğundan!

    neden böyle acılıyım
    neden böyle ağrılı
    neden niçin bu sokaklar böyle boş
    niçin neden bu evler böyle dolu?
    sokaklarla solur evler
    sokaklarla atar nabzı
    kentlerin
    sokaksız kent
    kentsiz ülke
    kahkahanın yanıbaşı gözyaşı

    işten çıktım
    elim yüzüm üstümbaşım gazete
    karanlıkta akan bir su
    gibi vurdum kendimi caddelere
    hava leylâk
    ve tomurcuk kokusu
    havada köryoluna
    havada suçsuz günahsız
    gitme korkusu
    ah desem
    eriyecek demirleri bu korkuluğun
    oh desem
    tutuşacak soluğum

    asmak neyi kurtarır
    öldürmek neyi
    yaşatmaktır önemlisi
    güzel yaşatmak
    abeceden geçirmek kıracın çekirgesini
    ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak

    ah yavrum
    ah güzelim
    canım benim / sevdiceğim
    bitanem
    kısa sürdü bu yolculuk
    n'eylersin ki sonu yok!
    gece leylâk
    ve tomurcuk kokuyor
    uy anam anam
    haziranda ölmek zor!

    nerdeyim ben
    nerdeyim ben
    nerdeyim?
    kimsiniz siz
    kimsiniz siz
    kimsiniz?
    ne söyler bu radyolar
    gazeteler ne yazar
    kim ölmüş uzaklarda
    göçen kim dünyamızdan?

    asmak neyi kurtarır
    öldürmek neyi?
    yolunmuş yaprakları
    ve kırılmış dallarıyla bir ağaç
    söyler hangi güzelliği?

    kökü burda
    yüreğimde
    yaprakları uzaklarda bir çınar
    ıslık çala çala göçtü bir çınar
    göçtü memet diye diye
    şafak vakti bir çınar
    silkeledi kuşlarını
    güneşlerini:
    «oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet,
    memet!»

    gece leylâk
    ve tomurcuk kokuyor
    üstümbaşım elim yüzüm gazete
    vurmuşum sokaklara
    vurmuşum karanlığa
    uy anam anam
    haziranda ölmek zor!

    bu acılar
    bu ağrılar
    bu yürek
    neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar
    bu ağaçlar niçin böyle yapraksız
    bu geceler niçin böyle insansız
    bu insanlar niçin böyle yarınsız
    bu niçinler niçin böyle yanıtsız?

    kim bu korku
    kim bu umut
    ne adına
    kim için?

    «uyarına gelirse
    tepemde bir de çınar»
    demişti on yıl önce
    demek ki on yıl sonra
    demek ki sabah sabah
    demek ki «manda gönü»
    demek ki «şile bezi»
    demek ki «yeşil biber»
    bir de memet'in yüzü
    bir de güzel istanbul
    bir de «saman sarısı»
    bir de özlem kırmızısı
    demek ki göçtü usta
    kaldı yürek sızısı
    geride kalanlara

    nerdeyim ben
    nerdeyim?
    kimsiniz siz
    kimsiniz?

    yıllar var ki ter içinde
    taşıdım ben bu yükü
    bıraktım acının alkışlarına
    3 haziran '63'ü

    bir kırmızı gül dalı
    şimdi uzakta
    bir kırmızı gül dalı
    iğilmiş üzerine
    yatıyor oralarda
    bir eski gömütlükte
    yatıyor usta
    bir kırmızı gül dalı
    iğilmiş üzerine
    okşar yanan alnını
    bir kırmızı gül dalı
    nâzım ustanın

    gece leylâk
    ve tomurcuk kokuyor
    bir basın işçisiyim
    elim yüzüm üstümbaşım gazete
    geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
    şuramda bir çalıkuşu ötüyor
    uy anam anam
    haziranda ölmek zor
    24 ...
  2. 2.
  3. grup yorum seslendirmiştir.parça senfoni tadındadır.çift ses vokalleri süper kullanmışlardır.
    2 ...
  4. 3.
  5. her dinlediğimde ürperten ve göz yaşlarımı tutamamama neden olan gup yorum şarkısı.
    3 ...
  6. 4.
  7. nazım hikmet ran için yazılmış bir şiirdir..
    her ne kadar sözleri okunduğunda çok rahat anlaşılsada,üşenenler için ben yazayım dedim..
    4 ...
  8. 2.
  9. yerel bir radyoda çalıştığım günlerde * * bir gece programında saat 02:00 sularında çaldığım ardından polislerce radyo binasının basılmasına sebep olan grup yorum şarkısı
    4 ...
  10. 3.
  11. sözleriyle, müziğiyle mükemmel bir parçadır. grup yorum o günlerde söz olarak da, müzik olarak da yapılamayanı yapmıştır. müzikal anlamda 4 kez ritm değiştirilerek, ne kadar iyi olduklarını göstermişlerdir. sözlerine ise değinmiyorum bile.
    3 ...
  12. 4.
  13. hasan hüseyin korkmazgil'in ahmed arif, orhan kemal ve nazım hikmet ran anısına yazdığı şiirdir.
    3 ...
  14. 5.
  15. cemberimde gül oya dizisinin bir bölümünde duvara yazılmak istenen fakat yarım kalan yazıdır.
    3 ...
  16. 6.
  17. cemberimde gül oya dizisinde duvarda yarım kalan haziranda ölmek zor yazısı diğerleri tarafından düzeltilip, dizide ihtilalin soğukluğunu bu şiirle anlatılmıştır.
    3 ...
  18. 7.
  19. daha üç yasında bir çocukken sabahtan akşama kadar evimizde çalınması sebebiyle ezberlediğim, ezberlemekle kalmayıp heryerde söylediğim şarkıdır..***
    4 ...
  20. 8.
  21. adana'ya gelince kesinlikle değişecek fikir.
    *
    3 ...
  22. 9.
  23. her haziran ayında aklıma gelen ve beni her şeyden bihaber şekilde çoçukluguma indiren parça.
    çok küçükken bir ablamdan dinlemiştim bunu. tanımıyordum da. bir kaç sene sonra grup yorumdan dinledim. şaşmış kalmıştım. lan bu yoksa? demiştim. *
    0 ...
  24. 10.
  25. 1988 yılında grup yorum un cıkardıgı albumun de adıdır aynı zamanda...

    ilkay Akkaya: Solo, Vokal
    Efkan Şeşen: Solo, Vokal
    Kemal Sahir Gürel: Kaval, Flüt, Akustik Gitar, Klasik Gitar, Klavyeli Çalgılar, Vokal
    Taci Uslu: Klavyeli Çalgılar
    Metin Kahraman: Bağlama, Vokal
    Tuncay Akdoğan: Cura, Vokal
    Ejder Akdeniz: Klasik Gitar, Vokal
    Serdar Keskin: Akustik Gitar, Vokal

    01. Berivan
    02. Diriliş
    03. Soluk Soluğa
    04. Doğacak Güneş Gibi
    05. Asker Kaçakları
    06. Hoşçakalın Dostlarım
    07. Haziranda Ölmek Zor
    08. Bir Dağ Türküsü
    09. Venseremos
    10. Filistin Günlüğü
    11. Özgürlük Türküsü
    12. Çav Bella
    1 ...
  26. 11.
  27. mükemmel bir grup yorum şarkısı, albümü. arşivde bulunmalı. inişli çıkışlı bir parça olmakla beraber insan olanı etkiler.
    0 ...
  28. 12.
  29. hayata dair şeyleri çok güzel bir melodi ile anlatan hasan hüseyin korkmazgil in şiiri.
    0 ...
  30. 13.
  31. ilkokul sıralarında gayrı ihtiyarı ezberlemiş bulunduğum anlamını kavrayacak yaşa geldiğimde ezberlediğimden ötürü kendimi kutladığım şarkı.
    1 ...
  32. 14.
  33. 15.
  34. Hasan Hüseyin Korkmazgi'in her Haziranda akla gelen şiiridir.
    0 ...
  35. 14.
  36. 15.
  37. Bir Hasan Hüseyin Korkmazgil şiiri. Grup Yorum tarafından da bestelenmiştir...

    HAZiRANDA ÖLMEK ZOR


    orhan kemal'in güzel anısına


    işten çıktım
    sokaktayım
    elim yüzüm üstümbaşım gazete


    sokakta tank paleti
    sokakta düdük sesi
    sokakta tomson
    sokağa çıkmak yasak


    sokaktayım
    gece leylâk
    ve tomurcuk kokuyor
    yaralı bir şahin olmuş yüreğim
    uy anam anam
    haziranda ölmek zor!


    havada tüy
    havada kuş
    havada kuş soluğu kokusu
    hava leylâk
    ve tomurcuk kokuyor
    ne anlar acılardan/güzel haziran
    ne anlar güzel bahar!
    kopuk bir kol sokakta
    çırpınıp durur


    çalışmışım onbeş saat
    tükenmişim onbeş saat
    acıkmışım yorulmuşum uykusamışım
    anama sövmüş patron
    ter döktüğüm gazetede
    sıkmışım dişlerimi
    ıslıkla söylemişim umutlarımı
    susarak söylemişim
    sıcak bir ev özlemişim
    sıcak bir yemek
    ve sıcacık bir yatakta
    unutturan öpücükler
    çıkmışım bir kavgadan
    vurmuşum sokaklara


    sokakta tank paleti
    sokakta düdük sesi
    sarı sarı yapraklarla birlikte sanki
    dallarda insan iskeletleri


    asacaklar aydemir'i
    asacaklar gürcan'ı
    belki başkalarını
    pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim
    dökülüyor etlerim
    sarı yapraklar gibi


    asmak neyi kurtarır
    sarı sarı yaprakları kuru dallara?
    yolunmuş yaprakları
    kırılmış dallarıyla
    ne anlatır bir ağaç
    hani rüzgâr
    hani kuş
    hani nerde rüzgârlı kuş sesleri?

    asılmak sorun değil
    asılmamak da değil
    kimin kimi astığı
    kimin kimi neden niçin astığı
    budur işte asıl sorun!


    sevdim gelin morunu
    sevdim şiir morunu
    moru sevdim tomurcukta
    moru sevdim memede
    ve öptüğüm dudakta
    ama sevmedim, hayır
    iğrendim insanoğlunun
    yağlı ipte sallanan morluğundan!

    neden böyle acılıyım
    neden böyle ağrılı
    neden niçin bu sokaklar böyle boş
    niçin neden bu evler böyle dolu?
    sokaklarla solur evler
    sokaklarla atar nabzı
    kentlerin
    sokaksız kent
    kentsiz ülke
    kahkahanın yanıbaşı gözyaşı


    işten çıktım
    elim yüzüm üstümbaşım gazete
    karanlıkta akan bir su
    gibi vurdum kendimi caddelere
    hava leylâk
    ve tomurcuk kokusu
    havada köryoluna
    havada suçsuz günahsız
    gitme korkusu
    ah desem
    eriyecek demirleri bu korkuluğun
    oh desem
    tutuşacak soluğum

    asmak neyi kurtarır
    öldürmek neyi
    yaşatmaktır önemlisi
    güzel yaşatmak
    abeceden geçirmek kıracın çekirgesini
    ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak


    ah yavrum
    ah güzelim
    canım benim / sevdiceğim
    bitanem
    kısa sürdü bu yolculuk
    n'eylersin ki sonu yok!
    gece leylâk
    ve tomurcuk kokuyor
    uy anam anam
    haziranda ölmek zor!

    nerdeyim ben
    nerdeyim ben
    nerdeyim?
    kimsiniz siz
    kimsiniz siz
    kimsiniz?
    ne söyler bu radyolar
    gazeteler ne yazar
    kim ölmüş uzaklarda
    göçen kim dünyamızdan?


    asmak neyi kurtarır
    öldürmek neyi?
    yolunmuş yaprakları
    ve kırılmış dallarıyla bir ağaç
    söyler hangi güzelliği?

    kökü burda
    yüreğimde
    yaprakları uzaklarda bir çınar
    ıslık çala çala göçtü bir çınar
    göçtü memet diye diye
    şafak vakti bir çınar
    silkeledi kuşlarını
    güneşlerini:
    «oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet,
    memet!»

    gece leylâk
    ve tomurcuk kokuyor
    üstümbaşım elim yüzüm gazete
    vurmuşum sokaklara
    vurmuşum karanlığa
    uy anam anam
    haziranda ölmek zor!


    bu acılar
    bu ağrılar
    bu yürek
    neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar
    bu ağaçlar niçin böyle yapraksız
    bu geceler niçin böyle insansız
    bu insanlar niçin böyle yarınsız
    bu niçinler niçin böyle yanıtsız?

    kim bu korku
    kim bu umut
    ne adına
    kim için?


    «uyarına gelirse
    tepemde bir de çınar»
    demişti on yıl önce
    demek ki on yıl sonra
    demek ki sabah sabah
    demek ki «manda gönü»
    demek ki «şile bezi»
    demek ki «yeşil biber»
    bir de memet'in yüzü
    bir de güzel istanbul
    bir de «saman sarısı»
    bir de özlem kırmızısı
    demek ki göçtü usta
    kaldı yürek sızısı
    geride kalanlara


    nerdeyim ben
    nerdeyim?
    kimsiniz siz
    kimsiniz?


    yıllar var ki ter içinde
    taşıdım ben bu yükü
    bıraktım acının alkışlarına
    3 haziran '63'ü

    bir kırmızı gül dalı
    şimdi uzakta
    bir kırmızı gül dalı
    iğilmiş üzerine
    yatıyor oralarda
    bir eski gömütlükte
    yatıyor usta
    bir kırmızı gül dalı
    iğilmiş üzerine
    okşar yanan alnını
    bir kırmızı gül dalı
    nâzım ustanın


    gece leylâk
    ve tomurcuk kokuyor
    bir basın işçisiyim
    elim yüzüm üstümbaşım gazete
    geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
    şuramda bir çalıkuşu ötüyor
    uy anam anam
    haziranda ölmek zor!




    Hasan Hüseyin







    ------------------------------------------------------------------------------------
    1963'lerde yaşanılanları ben, ancak böyle dökebildim 1976'larda şiire.
    Onüç yılda özümsemişim o olayları, onüç yıl sonra damıtabilmişim. O günleri yaşayıp da ozanlığa soyunanlar, elbette ki benden daha iyi yapabileceklerdir bu işi. "El elden üstündür, taa arşa kadar" demiş eskiler.
    Hasan Hüseyin
    17 ...
  38. 16.
  39. grup yorum da ilkay akkaya söylemiştir..

    "uyarına gelirse tepemde bir de çınar demiştin
    yıllar önce
    demek ki sabah sabah
    demek ki manda gönül
    demek ki şile bezi
    bir de memetin yüzü
    bir de saman sarısı
    bir de özlem kırmızısı
    demek ki göçtü usta
    kaldı yürek sızısı"

    kısmına geldiğinde kendimden geçerim..
    4 ...
  40. 17.
  41. müzikal açıdan içinde birkaç şarkıyı barındıran nazım hikmeti anmaya yaraşır muhteşem şarkı.grup yorum gruba girmek isteyen elemanlara önce bu şarkıyı çaldırıyormuş.*

    (bkz: 3 haziran 1963)
    4 ...
  42. 18.
  43. gerek vokalde gerek enstrümanda virtüözlük ve guru'luk seviyesinde olunması gerekli bir şarkı. uzunluğu da bir başka zor yanı tabi..
    bu denli yorucu ve uzun bu şarkı, dinleyeni bir saniyeliğine de olsa sıkar mı peki?
    hayır efendim, ne münasebet?
    çok da güzel akıp gidiyor yani..
    3 ...
  44. 19.
  45. grup yorumun yorumladığı şarkıdaki sözleri aşağıdaki gibi olan muhteşem şarkı.

    gece leylak ve tomurcuk kokuyor
    yaralı bir şahin olmuş yüregim
    uy anam anam, haziranda ölmek zor
    calışmışım onbeş saat
    tükenmişim onbeş saat
    yorulmuşum, acıkmışım, uykusamışım
    anama sövmüs patron
    sıkmışım dişlerimi
    islıkla söylemişim umutlarımı
    sıcak bir ev özlemişim
    sıcak bir yemek
    sıcacık bir yatakta unutturan öpücükler
    cıkmışım bir dalgadan, vurmuşum sokaklara
    sokakta tank paleti
    sokakta düdük sesi
    sarı sarı yapraklarla dallarda
    insan iskeletleri

    gece leylak ve tomurcuk kokuyor
    'uyarına gelirse tepemde bir de çınar' demiştin yıllar önce
    demek ki on yıl sonra
    demek ki sabah sabah
    demek ki manda gözü
    demek ki
    sile bezi
    bir de memedin yüzü
    bir de saman sarısı
    bir de özlem kırmızısı
    demek ki göçtü usta
    kaldı yürek sızısı
    yıllar var ter içinde taşıdım ben bu yükü
    bıraktım acının alkışlarına
    3 haziran 63u
    bir kırmızı gül dalı egilmiş üstüne
    bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta
    okşar yanan alnını nazim ustanın
    bir kırmızı gül dalı egilmiş üstüne
    bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta
    yatıyor oralarda
    bir eski gömütlükte
    yatıyor usta

    gece leylak ve tomurcuk kokuyor

    geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
    suramda bir kuş ötüyor.
    haziranda ölmek zor....
    4 ...
  46. 20.
© 2025 uludağ sözlük