duygu, hissiyat, vs gibi olguların aşınması bir bakıma eskimesi artık eski hissiyatı alamamak denebilir. bu konu üzün süredir üstünde düşündüğüm bir şey bir paylaşıp hem gerekli bir tanım yapmak ve fikirlerimi paylaşmak hemde sizin fikirlerinizi öğrenmek için;
şimdi gelelim bu konunun ne den bir sorunsal olduğuna. şu koca evreni düşünelim uçsuz bucaksız araştır araştır, bil bil, genede bitmeyecek bir evren. belki dünyanın sonu gelecek ama biz buna mütemadiyen sadece yüzde 10 u unu falan bileceğiz falan evrenin...
yani evreni araştır soruştur ömrünü ver bitmez. kısacası evreni araştırmayı bir duygu gibi düşünelim. mutluluk, üzüntü, heyecan vs gibi. ama işte sorun tam da burada başlıyor evren bir duygu değildir.
21. yüzyılın da etkisiyle, küreselleşme, demokratik ortamlar, insan haklarının gelişmesi(en azından başa ülkelerde) gibi olgular olmaya başladı başlayalı. insanoğlu durmadan tüketmeye başladı. artık hayalini kuramayacağımız nereden göreceğiz biz onu dediğimiz şeyler 2 adım ötemizde olur oldu, bunun sonunda hayaller azalmaya, ümitler bitmeye, amaçlar tükenmeye, amaçlardan kısa bir süre sonra zevk almama gibi bir sorunsal ortaya çıktı. eskiden senede bir görsem yeter derdi şarkılar şimdi tıkla beni zik beni tarzından olmuştur efendim. kocaman gelen dünya çok küçüldü artık. sağolsun teknoloji herkesi leyla ile mecnun yaptı facebook da durumlarına bunları durmadan yansıttı. bu durumda kim zevk alabilir nazım hiktmetin, tahir ile zühresinden, kime nasıl bir aşk tır bu yarrabi dedirtebilir bir leyla ile mecnun, ve kim her okuduğunda duygulanabilir çanakkale şehitlerinin hikayelerini.
böyle yaparak dünyamızı kendimizi çok hızlı keşfediyoruz çok hızlı biliyoruz. en başta dediğim gibi koca evren bitmez araştırırsın bulursun her gördüğünde yine şaşırırsın. ya duygularımız... onlar aşınırlar işte her kızı ziktiğin zaman bir daha o güzellikler umrunda olmaz. mısır piramitlerini google eart ile gezdiğin zaman orada bir heyecan bulamazsın. sevgilinle ger gün mesajlaşırsan ışıklar söndüğünde bile artık duyabilceğiniz tek şey onun nefesinin sesidir.
her gün gözümün önünde onca haksızlık onca hakikatsızlık varken;
onca insanın yenen hakları ve kendılerını kaptırdıkları bu para ve mulkıyet egosu düzeni önümde dururken.
ben kımseden yaptığım müzikten, yazdığım kitaptan,verdiğim emekten gercek hissiyatı aldıkları gibi bır dusuncede garanti olamam.
bu konuda güvenemem. ve biz medeniyete hiç bir zaman ulasamadık. köleliği hiç bir zaman bitiremedık ve biz
aslında hiç özgür olamadık, biz aslında mutlulugumuzu hıc devam ettıremedık aç gözlulugmuz kibirimiz ve iyice simolaşmış
kaybolmuş düşünce gücümüz yüzüne aslında biz hic bir zaman var olamadık.ve biz hiç bir zaman iyi bir yere gitmedik. insaların
kendilerini gelistirme anlama yolunda kat ettıklerı teknolojı kültür vs yollarda aslında kendimizi bulacağımıza kendımızı
kaybediyoruz .haz toleransımız cok gelıstı durduramıyoruz. bunun sonu nereye gıder. belkı de dogustan gelen özelliklerimizin
hic biri ıle artık mutlu olamıyacağız belki ileride mutluluğumuz da makınelere baglı olucak. ama nefretimiz ve üzüntümüz hep gerçek olacak. yediğimiz yemekten aldıgımız zevk, sex den aldıgımız zevk yok olucak.ve biz medeniyetin yolcuları olduğmuzu sandığmız ınsanlar aslında sadece kendımızi kaybedıyoruz bu kadar. bunları tamamen yok edemıyeceğimiz için sadece bir kısmını kat ettıgımız yolun rampasını biraz değıştirerek kendımıze gelebılırız.belkı ozaman gözlerimiz tekrar görmeye başlar, beynimiz tekrar düşünür kalbimiz tekrar hisseder.
bu sorunu kesinlikle muhafazakar arkadaşlar din in gerekli yasakları ile çözebiliceğimizi falan söylemesinler. zira bu sorunu ancak gerekli kişisel gelişmeler,insalık ve ahlaki zaferler bozar.