Geçen gün dolmuşa bindim,ön koltukta oturuyorum. Şoför amca oldukça kederli biri olacakki damar bir radyo frekansı açmış dinliyor,Şarkılar,istekler falan ..Sonra çok yanık sesli,şarkıyı ağlamaklı bir ses tonuyla söyleyen,bir kadın..
Kadın kimdir?Nedir?Adı nedir? hiç bilmiyorum ama kendimi öyle bir kaptırmışımki, akıp giden şehir ve insanlarla ufakta bir klip çevirerek kafamda,hatta birazda nemli gözlerle Şarkyı dinliyorum. Şarkı dediğimde koyu arabesk. hatta bir kısmında şöyle birşey diyordu'yıktınız beni,ağlattınız beni,acıttınız beni' v.s...
şarkı bitti 2 dk sonra falan dolmuştan indiğimde kendimden kaçtığımı farkettim,resmen kendi kendime konuşuyordum. Ne yaptın kızım sen ya? resmen arbesk şarkı dinledin,dinlemekle kalmadın hüzünlendin? iki durak daha gitsen şoförle kanka olup arabesk cd alışverişi yapıcan neredeyse. yoksa gerçek bu senmisin? aslında bunları seviyosunda olduğundan farklı görünmek içinmi başka şeyler dinliyosun,belkide sen busundur,belki sen arabesksindir.Hayr ,hayır bu ben değilim. delirircesine kendi kendime konuştum. Bu kadar abartılabilirdi yani.
hepimiz yaşıyoruz bence bunu. Oyun havalarından nefret ettiğini söylediği halde içi kıpır kıpır giden ama saklayan, pop seviyorum derken yanlız kaldığında arabeskin alasını dinleyen, insan içinde sürekli yabancı müzik dinlerken eve döndğünde ilk kral tv'yi açan insanlarız bazen. insanları sahtakarlıkla suçlarken aslında kendimize bile ne sahtakar oyunlar oynuyoruz. Ruhumuzun istediğini değilde insanların görmek istediklerini yaşıyoruz. Ruhumuzun istediklerinide kapalı kapılar ardında utanılacak birşey gibi yaşıyoruz. Arabesk dinlemek,duygusal film izlemek, v.s bir sürü şey sanki daha zeki yada daha aptal olduğumuzun kanıtlarıymış gibi davranıyoruz.