Allah-u teala, mahşer günü birbirinde hakları olan insanlara, haklarını almalarına müsade edecek ve hak sahibi de hakkını alacaktır. Üzerinde hayvanların hakkı olan, onlara zulmetmiş kişiye de zulmü oranında Azap edecektir. Hatta hayvanlara yapılan zulüm, insanlara yapılan zulümden daha günah ve azabı da daha ağırdır. Zira helalleşme ve müsammahasını alma durumu yoktur.
Bknz: yarın hakkın divanına varınca, süleymandan hakkın alır karınca.
benim de lisedeyken sınıf birincisi, benden daha çalışkan bir arkadaşım vardı.
saka, iskete, florya gibi kır kuşlarını tuzaklama yaparak yakalardı. yakalayacağı kuşun cinsinden bir tanesinin ayağına ip bağlayıp, kenarına ip bağlanmış çektiğinde düşecek ince gözenekli bir ağın altına çiftleşme umuduyla gelen kuşu bu şekilde yakaladıklarında sevinçle çığlıklar atardı.
"bunlar papağan gibi değildir, doğada yaşayan evcilleşmeyen kuşlar" diye, bir iki kez uyardım kendisini. bana gülerek, "oğlum bu bir tür hastalık demişti. okul bitti, üniversite hayatları başladı ayrıldı yollarımız. yüksek okul zamanları hiç görüşmedik. sonra okulu bitirip evlendiğini, bir şirkette muhasebe müdürlüğüne yükseldiğini öğrendim, hatta kendi evini aldığı haberini de aldım.
yaşlarımız artık 30'a vurmuştu tahminim. bir pazar günü sabah saatlerinde, boğaz köprüsünde arka koltukta kucağında kafes varken meydana gelen trafik kazasında, kafesin tellerinin vücuduna girmesiyle vefat etmiş. ölümünü geç haber aldık sınıf arkadaşları.
bir haksızlık, kul hakkı olduğunda o alacak, mutlaka bir gün çıkacaktır.
Geçen günlerde köpeğimin aşıları için veterinere gitmiştim. O sırada içeri bir çift geldi ikisinin de yüzü ağlamaklıydı, kedinin nasıl olduğunu sordular büyük bir endişeyle. Veteriner, o konuda pek umutlu olmadığını ama elinden geleni yapacağını söyledi. ne olduğunu sorduğumda yavrularını emziren kendi halinde bir kediye, üç beş çocuk demeye de dilim varmıyor da çocuğa benzer yaratık basket topu atmışlar. Tam da kafasına tüm güçleriyle isabet ettirmişler. Hayvan bir iki sendeleyip düşüp bayılmış. bunu gören çift büyük bir telaşla kediyi de yavrularını da aldıkları gibi veterinere gelmişler. Kedi yürüyemiyor şu an, etrafında daireler çizip duruyormuş, oraya buraya çarpıyormuş kendini, beyin kanaması geçirmiş, beyninde dengeyi sağlayan bölüm hasar görmüş.
O çocuğa benzer şeyleri hayal edebiliyorum aslında, o basket topunu atıp üstüne bir de kahkahayı basmışlardır. Sonra da güle güle basket oynamaya devam etmişlerdir. Kolay kolay kimseden nefret etmem ama en dayanamadığım şeylerden biri bu, bu insanlardan nefret ediyorum. hayvanlara eziyet edip üstüne bir de bundan Zevk alan vicdansız insanlardan nefret ediyorum. Hayvanları sevmiyorsan bile en azından saygı göster, o da yok ki. O kedinin sana ne zararı vardı, nereden aklına böyle şeytanca bir fikir geldi, ailen hiç mi hayvan sevgisi aşılamadı sana, nasıl bir ruh hali bu anlamak mümkün değil, gelecekte topluma yararlı bireyler olacaklarını da hiç sanmıyorum. şimdi o çocuklardan hiçbirinin aklına bile gelmiyodur o kedi, oysaki o da, dünyalar tatlısı yavruları da hala yaşam mücadelesi vermekte. Ne acı değil mi?
kardeşin ısrarı üzerine alınan kuşa evde kimse yokken internetten kuş sesi bulup dinletmek güzel oluyo bi onlar ötüyo bi bizim kuş yetmezmiş gibi birde arabesk şarkı açıp kafesi hoparlöre dayanamak.
balkonun açık olması nedeniyle birazda stersli olduğum zamana geldi yoksa korkarım böcekten dışardan gelen ufak değil ama çokta büyük olmayan karafatma tarzı böceğe elin orta parmağıyla baş parmağı birleştirip vurulması sonucu başka yere gitmesi daha sonra bir daha aynı şeyi yapıp böyle kapıya kadar öyle götürmek.
1990 yılı içinde izmir'de bir hayvanat bahçesi'nde 54 hayvan öldü. sebep çok şaşırtıcı çünkü bu hayvanlar alkol komasına girmişler. nasıl derseniz, kafayı bulan ziyaretçiler, hayvanları ortak etmişler çilingir sofralarına. hayvanat bahçesi amiri ziyaretçilerin hayvanlara zarar vermelerini önlemek için sık sık anons yaptıklarını, onları uyardıklarını, alkol vermenin sevgi boyutunu aştığını söylemiş sonrasında ve gene dediğine göre eziyet edenler hakkında cezai bir uygulama olmaması ellerini kollarını bağlıyormuş.
hoş hatırlarsınız siz de, beyaz balina aydın'ı. gazetelerde görmediniz mi o zamanlar, güzelim hayvana rakı içirmeye kalkışanları?
tamda yoldan geçen kıza laf atışının akabinde önce evirilip, sonra çevirilip, finalinde ise ıslatılarak dövülmesi, onu doğuran ananın halen bir kadın ve bir zamanlar ise genç bir kadın olduğu gerçeği bayıltılana kadar kulağına fısıldanmalıdır. bunun gibi hayvana böylesi makbuldür.
ilkel ve dna müsveddesi yaşam formlarının "çocukluk işte" diyip mazur gördükleri eziyetlerdir.
bir canlıya eziyetin oyunluk, eğlencelik, aman çocuk işte'cilik bir yanı yoktur. şahsen 5-6 yaşındaki çocuklara kediye eziyet ettikleri için tekme tokat dalmışlığım vardır. ben de öyle bir barbarımdır, bok boku absorbe ediyor işte.
uvey babaannenin her fırsatta bizi koseye sıkıstırıp mırlayan ve tırmıklayan sinir kedisini, kardesle kuytu da kıstırıp bir kavanoz new wage jöleyi boca etmek, 10 dk sonra kedinin elektirige tutulmus gibi diken diken olup penguen gibi yurumesine hatta yuruyememesine esekler gibi gulmek.***
Evde küçük çocuk varsa beslenen hayvana yapılan kaçınılmaz eziyetlerdir.
Kardeşim yıllar önce sergen * isimli, bizimle beraber yemek yiyen, hiç kafese girmeyen kuşu kapının arasına sıkıştırmış kuş yere düşüncede üstüne basmıştı.
Ama babamın ani müdahalesiyle hayata dönmüştü sergen.
zaten sersemlemiş bir halde yaşayan hayvana parfüm sıkmıştı 1 şişe. bir süre sonra kaybettik zaten sergen'i de.