"meme" dışında entry girmeyen koyunların, bolca eksilenmeleri ve karma policeler tarafından tutuklanmalarıyla sonuçlanabilecek, ihtimali olaylar kümesi.
olası başlıklardan birkaçı:
kedi: ineğin karnına yapışıp taze süt içmenin hazzı
fare: peyniri kapandan kapmanın 10 farklı yolu
inek: kurbandan kaçmanın 10 yolu, selçuk erdem karikatüründen iş teklifleri, karındaki kedinin üstüne oturmak
hamam böceği: 20 yılı aşan evleri ele geçirme kampanyası, en az 300 çocuk!
tırtıl: herşeyin küçüğü tatlı, bize yazık değil mi, kelebek olmayı beklemek.
etini hiç bir şeye değişmeyeceğim boynuzlu hayvan.
geçen gün avlamak için sazlıkların arasından sürünürek ilerlerken karşıma çıkan eti lezzetli, bir o kadarda aptal hayvan.
sarı otların üzerine uzanıp güneşlendiğim bir gün midemden gelen seslerle irkildim. acıkmıştım. karnımı doyurmam gerekiyordu ama göç sezonuydu. nerden bulacaktım ki avlamak için hayvanı. bu ümitsizlikle düştüm yollara. bir iki tavşan gördüm ama dişimin tırnağını doldurmayacak cinstendi. bana daha büyük bir şey lazımdı. tavşanlarıda yakalayamazdım zaten.
biraz ilerledikten sonra hafif nemli, havanın ısınması ile toprağın çamur halinin yok olmaya başladığı bir sazlığa girdim. belki birden karşıma tavşan vs. vs. gibi hayvan çıkar düşüncesi ile eğilip yavaş yavaş sürünmeye başladım. hiç ses çıkarmamama rağmen etrafta cırcır böceklerinden gelen ses dışında ses yoktu. bir süre ilerledikten sonra sazlığın sıklaştığını fark ettim. her yerim çizilmişti tüylerim bile dökülmeye başlamıştı. ama açtım yaralanmam umrumda değildi.
sazlıkta bir süre ilerledikten sonra geniş bir arazide yeşilliklerin üstünde bir kaç tane geyik gördüm. sayılarının fazla olmaması telaşlandırmıştı beni. çünkü elimden kaçırabilirdim onları her an. birinde karar kılmam gerekiyordu ve hasta veya yorgun olan hangisi diye analiz etmeye başladım. aralarında sürünün lideri olduğunu düşündüğüm bir geyik benim bulunduğum tarafa doğru otlaya otlaya gelmeye başladı. şansım yaver gitmişti. tam da onda karar kılmıştım. çok dikkatliydim onu bekleyen tehlikenin farkında olmaması için nefes almıyordum. bir süre daha onu izledim açlıktan çevremde olup bitenleri bile unutmuştum. biraz daha yaklaştı. heyecanlıydım sanki ilk defa avlanıyordum. sanki annemin babamın beni eğittiği bir süreçteydim. başarısız olsam da annemin beni besleyeceğini düşünüyordum. ama öyle değildi. başarısızlık olamazdı. kararlıydım.
geyiğin yaklaşması için dua ediyor ve pozisyonumu almak için yavaş yavaş hareket ediyordum. yaşlı olmasına rağmen kaçabilirdi. ben de açtım enerjim tükenmek üzereydi. bu yüzden arkasını dönmesini beklemeliydim. bir ara diğerlerine göz atıp kafasını kaldırdı ve onlardan uzakta olduğunu anladı. yavaş yavaş geriye döndü ve yavaş yavaş otlayarak onlara doğru ilerlemeye başladı. tam zamanıydı. bir hışımla atıldım.
taşların derimi soymasına aldırmadan fırladım ve beni farkettiğinde artık çok geçti. ötekilerinde ''asım abi kaç aslan geliyor'' demesine izin vermeden kollarımı boynuna doladım ve dişlerimin arasına aldım. bir süre boğuştuktan sonra boğazını sıkmamdan dolayı kurtuluşun olmayacağını kabullendi ve kendini bıraktı. ben de yavaş yavaş ve büyük bir iştahla öğlen yemeğime başladım. çakalların istilasını ve akbabaları göz önünde bulundurarak onu gizlemem gerekirdi ve öylede yaptım. gizli gizli avımı yedim. biz aslanlar hayvanın hiç bir parçasını ziyan etmeyiz.
bütün hayvanı yedim yuttum. kenarda ondan kalan bir butu da yanıma alıp güneşlendiğim yere doğru yavaş bir şekilde ilerledim. geçtim sakin bir ağacın altına patilerimdeki butu yalayarak günün keyfini çıkardım. ohh missss.
