Türkiye'de Hayrettin Karaca adı, doğa ve çevreyi korumayla eş anlamlıdır. Worldwatch Enstitüsü Başkanı Lester Brown "Eğer günün birinde bir çevre azizi olacaksa, bu sıfatı alacak ilk kişi Hayrettin Karaca olacaktır" demektedir.
Hayrettin Karaca, 1926'da istanbul'un güneyinde, Marmara denizi kıyısındaki Bandırma ilçesinde doğdu. Babası Hocazade Halil Efendi, annesi Zehra Hanımdır. Liseyi bitirdikten sonra ailesinin triko-örme işinin başına geçip, onu ülkenin en başarılı sanayi kuruluşlarından biri haline getirdi. Karaca firması Türkiye'de ihracatın liderliğini yapmış, üstelik bunu diğer kuruluşlardan neredeyse 20 yıl önce gerçekleştirmiştir. Hayrettin Bey şöyle der: "Ben sanayici olmak istemiyordum. istediğim edebiyatla ilgilenip kalan zamanımı doğayla iç içe geçirmekti. Fakat o günlerde babamıza karşı çıkmak söz konusu değildi."
Hayrettin Karaca'nın doğa sevgisi gençlik yıllarında başladı. Konforlu evinden ayrılıp, çevre köylere gider ve hasat zamanı köylüye yardım ederdi. "Mısır soyar, harmanda döven kullanır, tarla bekçiliği yapardım; bilabedel."diyerek anılarını dile getirir kendisi.
Ellili yaşlarında, Türkiye'nin ilk özel arboretumunu kurdu. Yurtiçi ve yurtdışında gezdiği her yerden tohumlar topladı, botanik bahçelerini gezdi, bağlantılar kurdu. Bugün Yalova'daki Karaca Arboretum, dünyanın her yerindeki botanikçiler tarafından bilinmektedir. Yılda iki kez yayınlanan Arboretum Magazin'i bilimadamlarının araştırma ve görüşlerinin yayınlandığı bir forumdur. 14.000 türü barındıran arboretum aynı zamanda ülkenin tehlikedeki türleri için bir gen koruma merkezidir. Hanoover Üniversitesi'nden Ekoloji profesörü Franz H. Meyer Hayrettin Karaca'dan "Şimdiye kadar hiç böylesine kişisel çıkar gütmeden, kendini insanlığın yararına çalışmaya adamış birine rastlamadım."diye bahsediyor.
Hayrettin Karaca yurt içindeki gezilerinde Türkiye'nin anıtsal ağaçlarının fotoğraflarını çekti, onların korunması yönünde çalışmalar başlattı ve yetkilileri habitat ve biyolojik çeşitliliğin karşı karşıya bulunduğu tehlikelere karşı uyardı. Bu geziler sırasında Türkiye'de insan etkisinden kaynaklanan hızlı bir çölleşme tehdidinin de farkına vardı. Bitki türlerinin yok olduğunu gördü, harap olmuş meralara, kuruyan şelalelere, yangınlar yüzünden veya tarla açmak üzere köylüler tarafından kesilmiş ormanlara rastladı.
Gözlemlediği felaket karşısında sessiz kalamayacağını hisseden bu kendi kendini yetiştirmiş botanist, 70 yaşında yeni bir meslek edindi; Türkiye'deki çevre çalışmalarının liderliğini üstlendi. Sanayici arkadaşı Nihat Gökyiğit'le birlikte 1992 yılında TEMA'yı, Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı'nı kurdu.
O zamanlar çevresel konular Türkiye için birinci derecede önem taşımıyordu, daha çok zengin ülkelerin tartışmalarına konu olabilecek, onların ekonomik gündeminde yer alabilecek bir lüks olarak algılanıyorlardı. Çevresel bozulmanın sosyo-ekonomik bedelinin farkında olan bilimadamları ve uzmanlar yok değildi elbette. Fakat Hayrettin Karaca konuya el atana kadar bunlar sessiz bir azınlıktılar. Hayrettin Bey bu konuları açıklamak için bir kez kürsüye çıktı, bir daha da inmedi. Yapılan uluslararası bir araştırmanın sonuçlarına göre Türkler arasında çevresel konulara duyulan ilgi TEMA'nın kurulduğundan bu güne %12'den %51'e yükselmiş bulunuyor.
ister bir köy kahvesinde 5-6 kişi, isterse akademisyenler ve hükümet görevlilerinden oluşan bir bilimsel konferans olsun, dinleyici kitlesi ve sayısı ne olursa olursun Hayrettin Bey konuşmaktan ve çevre bilincinin oluşması için çalışmaktan vazgeçmedi.
Avrupa Parlamentosu'nun çevreci üyelerinden olan Hollanda'lı Doeke Eisma, vakfın Türkiye'deki kırsal kalkınma projelerinden birkaçını gördükten sonra TEMA'ya üye oldu. Hollanda gazetelerine gönderdiği bir yazısında şöyle der: "insanlar onunla tanışmak ve konuşmasını dinlemek için yollara dökülüyor. Çiftçilerin karşısındaki mütevazi tavrı, Gandi'nin haline benziyor. O da Gandi gibi hizmet ettiği dava uğruna kendi kişiliğini adeta silmiş."
Hayrettin Karaca sınırsız gelişme ve artan üretim ve tüketimin etkili çevresel korumayla birlikte var olamayacağına inanmaktadır. Çevre konusundaki çalışmalarından dolayı, Hayrettin Karaca'nın 5 Türk üniversitesinden almış olduğu fahri doktorluk ünvanı bulunuyor. Ödülleri: UNEP "Global 500 Roll of Honor", Uluslararası Olimpiyat Komitesi Çevre Ödülü, Lions Club "Melvin Jones Ödülü", Çevre Bakanlığı "En Büyük Hizmet Ödülü", Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Ödülü, ve diğerleri Hayrettin Karaca pekçok bilimsel topluluğun üyesi olmanın yanı sıra Uluslararası Dendroloji Topluluğu'nun da başkan yardımcılığını yapmıştır. http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=659
yuzunden nur akan, ak sakalli dede. o kirmizi delik desik kazagiyla inadina mutevazi. pesinden butun daglara giderim kollari eprimis yesil kazagim ve elimde fidelerle.
bir ara çocuklarının kendisine dava açtığı gönül insanı. gerekçe ise, malvarlığını bize değilde tema vakfı için harcadığını söylemeleri. yazık, sözün bittiği yer.
konuk olduğu okan bayülgen'in programında eşine, biricik muazzezine aşkını ifade ederken duygulandıran, engin bilgisiyle şaşırtan, doğa dostu tonton dede. doksanı aşan yaşlarına rağmen, eşi (bkz: muazzez ilmiye çığ) ile birlikte ankara'ya meclise giderek yabancılara toprak satışını protesto bile etmişlerdir. 1 cm toprağın ikibin yılda oluştuğunu, toprak kaybının çok önemli olduğunu vurgulamıştır. ilgiyle takip etmekteyiz.
Birleşmiş milletler çevre ödülü sahibi, yeri geldiğinde mendil açıp insanlardan para yerine toprak dileyen, toprak yoksa hayat yok sözünü hafızalarımıza kazıyan, ülkemizde nadir görülen gerçek bir doğa dostudur.
Tema vakıfının kurucu, toprak sevdalısı kırmızı kazaklı amca. Enson Eskişehirde tatar şenliğinde görmüktüm aradan 10 yıl geçmesine ramen hala kırmızı kazağıyla habertürk ekranlarında sansürsüz programının konuğu.
geçtiğimiz ay düzenlenen birleşmiş milletler ormancılık forumu 10. toplantısı kapsamında gerçekleştirilen "insan için Orman" ödül töreninde "Orman Kahramanı" unvanını alanlar açıklandı.
bulunuyorlardı. her biri, ülkelerindeki ormanların korunması ve ormanlık alanların geliştirilmesine hayatlarını adamış bu paha biçilemez değerdeki doğa dostları ile birlikte listede bir de o vardı.
o, birleşmiş milletler tarafından tescilli bir 'orman kahramanı'ydı artık. gazete manşetlerinde göremedik ismini, televizyonlarda bahsi geçmedi, radyoların haber bültenlerinde sözü bile edilmedi.
türkiye'nin 1 numaralı sanayicisi (bkz: karaca), en zengin kişisi olmak yerine o kendini doğaya, toprağa, ağaca, ormana adamayı seçti. tema vakfını kurdu.
kurduğu vakıf sayesinde kendisiyle tanışma şansım oldu, bu yüzden fevkalade mutluyum. ayrıca kendisi ile yalova'daki karaca arboretumu'nda da görüşme şansım olmuştu.
hayrettin karaca'nın kendi kişisel gayretleri ile oluşturduğu ve 15 bine yakın türe ev sahipliği yapan bu arboretum dünyaca tanınan bir merkezdir.
ayrıca ülkemizin kıyamet sonrası tohum deposudur. yani son derece stratejik yerli ve milli bir yer.
ola ki bir felaket durumunda tohumlarımızın, bitkilerimizin yok olması durumunda toprak dedemiz bunu da düşünmüş ve bu arboretumda bir tohum-gen merkezi oluşturmuştur.
siyasetçilerimiz, ilgili bakanlıklarımız ve kurumlarımız ayakta uyuyup malı götürürken hayrettin karaca bütün ömrünü ve servetini adeta bir vatan savunması olan bu işlere harcamıştır...
türkiye cumhuriyeti'nin yetiştirdiği kıymetli ve büyük bir vatan evladıydı.
hani hep "birileri var..." deriz ya, işte onlardan biriydi toprak dede...
ülkemiz bugün çok sevilen, çok değerli bir insanını kaybetti. hayrettin karaca her ne kadar 97 yaşında da olsa böyle insanların vefat etmesi insanı üzüyor.
kötüler yaşarken iyi insanların ölmesi de bu dünyanın adaletsizliği işte.
kurduğun tema vakfı cumhuriyetin çocukları tarafından yaşatılacaktır toprak dede. gözün arkada kalmasın...