ales vardı bir pazar günü, bilen vardır sınav baba gelir eşit ağırlıkçıya. kampüse girdim, osurmam lazım. insanlar yürüyor önümde, az yavaşladım, baktım rahatım, tam salıyorum arkamda bi kız var. osurma mesafesini ayarlayıp (koku-ses-çokomel eğrisi) osuracağım. ben hızlandım arayı açmak için, kız da hızlandı. saat yasak olduğu için geç kaldığını düşünüyor zalımın kızı. ben koşmaya başladım, kız da koşuyor. osuramadım o ara.
girdik sınava, ben fenayım ama. yarım saat, bi saat, iki saat. olmuyor abi, tutamıyorum. dedim hafiften salayım belki anlaşılmaz. saldım yavaştan, akşam kuru, sabah yumurta yemiştim. nasıl rahatlık nasıl güzellik anlatamam. gözetmene sarılacağım o derece, osurdum ya dünya bana güzel. arkadan bir ses geldi ince, zarif, hoş. ayıp filan diyor, allah belanı versin diye fısıldıyor. döndüm kıza baktım, o kız. evet o kız. ilk başta osurmama engel olan zalımın kızı. bi iki saniye kadar bakıştık, o ara sanıyorum medeniyetsiz dedi bana. gayet sakin bi şekilde gözlerine baktım ve dedim ki; sen bunu hak ettin.
bu da böyle bi anımdır.
editoloji: eksileyen sığır pempe sıçıyormuş, bokunda da boncuk varmış.
gondola bindim. allah da beni kahretmesin. yükseklik korkum var üstelik.
üzerimdeki kıyafetimin yüzünden hep kaydım, ha düştüm ha düşücem durumundaydım. resmen yüksekten değil düşmekten korktum.
adam gibi koruma yoktu ki, düşmeye çok müsaitti alet.
kardeşim yanımdaydı, o da korktu gömdü kafasını bana, onu da ayrı tutmam gerekti.