insanın sevdiklerini kaybetmesi,ölüm de olur bu ...Bir başkası da şöyle olabilir onun senin için ölmesi yada senin onun için ölmen diye uzayıp gider...
Elinizde ki herşeyi kaybettiğiniz gerçeği. Sonrası zaten hayat değil ki... Boşa yaşanmışlık, boşvermişlik, boşa giden emekler, umutlar ve beraberinde birçok şey. En kötüsü de yaptıklarınızın hiçbirşeye değmeyecek olması.
neyi nasıl yaşarsan yaşa, makamın şöhretin paran eğitimin soyun sopun ne olursa olsun, kiminle olursan ol belli bir noktadan sonra artık kendi başınasın. yalnızsın.
uludağ sözlüğün, taaa en tepesinde oturanından taaa en aşağıdaki trollüne kadar aşırı duyarsız ve vurdumduymaz oluşudur...
şöyleki;
şimdi konuya nasıl gireceğimi bilmiyorum lakin, ilk önce size bulunduğum köyden bahsedeyim. denizli'nin sarayköy ilçesinin 250 nüfuslu karakıran köyünden yazıyorum arkadaşlar. bulunduğum köyde, kahvehane genelde açık olmaz, zaten açılsa da sadece akşamları açılır. bakkal yok gibi bir şey. yani eğer tarihi geçmek üzere olan birkaç mamulden almak isterseniz evine gidip bakkalı çağırıp açtırmanız lazım. ki genelde o da evde olmaz. caminin deseniz toplam cemaati cuma namazları dahil 30 kişiyi geçmez.
şimdi bu küçük birkaç örnekten de anlayabileceğiniz üzere, köyümüzde maalesef okul da yok. köy çocuklarımız, yaklaşık 5 km ilerde ki, hallice daha büyük olan köy okuluna taşımalı sistemle gitmekteler. haliyle okul olmayınca köyde çocuklarımızın faydalanabileceği bir kütüphaneleri, yahut en kötü ihtimalle oturup ders çalışabilecekleri bir odaları bile yok...
yıllardır ben elimden geldiğince dilimin döndüğünce yardımcı olmaya çalışsam da, 3 hafta sonraki düğünüm sebebiyle artık ne maddi durumum elverişli bazı şeylere, ne de vaktim müsait. 96 yılında başladığım okul hayatımdan, mezun oluncaya kadar ki dönemde aynı zorlukları çekmiş biri olarak söylüyorum ki, bu çocuklar bu devirde okumak için zorluk çekmemeli, öğrenmek için gösterdiği çabaların karşılığını alabilmeli artık.
köydeki duyarlı birkaç kişiden biri olarak düşüncem şu ki, bu çocuklar benim çektiğim zorluğu çekmeyecekler. en azından köy muhtarlığında dahi olsa, küçük bir odaları olmalı, okuyabilmeli bu çocuklar, öğrenebilmeli. çiftçilikle uğraşan ailelerin çocukları bile olsalar, okuldan gelince kalem tutmalı bu çocuklar, tarlada kürek değil...
evet, dilencilik yapacağım sözlükte, yüzsüzlük edip kitap dileneceğim, bilgi isteyeceğim yazar arkadaşlardan. sadece kendi köyüm için değil elbet, allah ömür verdiği sürece, edirne'nin köyü de bir, izmir'in köyü de, hakkari'nin köyü de..
son olarak, başta zall olmak üzere tüm sözlük yönetimine diyorum ki, yöneticilik, entry silip, yazarlık onaylıp, tv programlarında boy göstermek değildir sadece. yöneticilik yazarlarla yazar olup, herkesin isteklerine kulak kabartabilmektir. troller de dahil...
sözlük modlarından rica ettim bu durumu, yardımcı olun dedim, duyuralım birlik olalım dedim, zall'a mesaj at dediler. e zall'a mesaj attık defalarca, o da takmadı bile, zalladı resmen. yani ben modlara, modlar zall'a, zall'da dünya bi şekil minare bi şekil hesabı...
kısaca diyorum ki arkadaşlar, el birlik olalım, değirelim ateşi fitile. inşallah destek olan arkadaşlar çıkacaktır diye umuyorum. sizden şaşalı kitaplar, cilt cilt ansiklopediler, dünya klasiklerinden seçmeler istemiyorum arkadaşlar. küçük bir şiir kitabı da olur, eski bir tarih ansiklopedisi de, hatta lise veya üniversitede kullandığınız ders kitapları da. yeter ki yazı olsun, bilgi olsun, en önemlisi bu kampanyaya ilgi olsun...
bilmiyorum eksik bir şey kaldı mı ama, son olarak diyorum ki, destek olandan da allah razı olsun, olamayandan da, olmayan da. aynı yangının ateşi altında ısınabilmek dileğiyle...
rüzgarın savurduğu yaprak kadar aciz ve çaresiz olduğumu bilmek. gideceğim yöne, yaşayacağım hayata hep o rüzgar karar veriyor çünkü ama istiyor ki insan o rüzgarın karşısında bir çınar kadar güçlü olabilsin bazen.
hayatımızdaki acı gerçek özgürce yapabildiklerimizin kıymetini bilmeyişimiz. ünlü evrimci ali soydemir' in bir sözü var: hayatta iki şeyin geri dönüşü yoktur; sağlık ve zaman. malesef hayatın gerçeklerinden biri de küçükken dinlediğimiz masallarda hapsoluşumuz. bu masalların sadece bizim buralarda dinlenebildiği gerçeğine varamayışımız. tos pembe olan yalanları acı gerçeklere tercih etmeyi huy edinmiş insan acı gerçeği bilmekle yaşamak arasındaki çizgiyi farkedememiş. ağızlarında allah, avazları çıktığı kadar müslümanlık naraları atan insanlar kendilerini öbür dünya hayatının umutlarına o kadar kaptırmışlar ki bunun buradaki acı gerçekleri tatlandırmayla öbür dünyayı kazanabileceklerini unutmuşlar. bekliyorum allahın onlara size öteki dünya falan yok! demesini. vücudunu isteği doğrultusunda hareket ettiremeyen insanlar var mesela, nefes almak için kocaman tüplerin ağırlığını çekenler var mesela. bizim buralarda yaşam amacı yemek, içmek, eğlenmek, giyinmek, moda, maç, bir de şu birini bulsamda sevişsem dertleri. rahat nefes almak derdimiz ve derdimizin yanındaki sadece nefes almak istiyorum rahatın canı cehenneme diyen kocaman dertliler.