dubai-bangkok uçuşu sırasında dağıtılan menüde tavuk-balık ve kırmızı et alternatifleri vardı. gittimiz her yerde tavuk yemekten dolayı artık yeter dedim ve kırmızı et'i seçtim. seçmez olaydım. yahu arkadaş helal ama nasıl bir sosla pişmiş o et ve pilav. değişik değişik otlar, kokular tam bir miğde bulantısı. **
pariste gittiğim buda isimli barda thai yemeği yedim. yemekler farklı ama güzeldi. koskoca wasabi sosunu ne olduğunu bilmeden ağzıma aldım ve resmen geçmiş hayatım gözümün önünden geçti. burnumdan ağzımdan alevler çıktı resmen.
Finlandiyalı bi arkadaşım çok güzel diye dünyanın en korkunç şekerini verdi. Bir de soğan çorbası yapmıştı. Allah'ım Finlandiyalı dostunuz olursa bu ikisini yaptığı anda yavaşça uzaklaşın.
yumurta turşusu. allah belalarını versin ingiliz kanı taşıyan herkesin. bira ile yiyorlar. giriyorsunuz mekan yıkılıyor, alternate,hard rock fişman çalıyor, tam barmenin önünden geçerken kavanozda suda yüzen o nalet şeyleri görüyorsunuz. yumurta zaten kötü kokan bir yiyecek, turşusunu hayal edin. hala filmlerde görünce içim kalkar. fıstığın cipsin salatalık turşusunun boku mu çıktı be avel ?
korede ziyarette yemek diye önümüze getirdikleri bir acayip şey, çiğ soğan, sarımsak, değişik yeşillikler, tatlı koyu renkli bir sos ve üzerine serpilmiş yer fıstıklarıyla tam bir iğrençlikler bütünü.
Suşi. Ben böyle bir şey ne yedim , ne de gördüm. O günden sonra da her japon lokantasında tavuk siparişi verdim. Balığı unlayıp kızartmak varken çiğ yemek nedir arkadaş.