aşağıda anlatıcağım rüyayı hatırladıkça hala tüylerim diken diken olur ürperirim. gerçi bu rüyayı göreli aradan çok zaman geçmedi, olsa olsa bi kaç ay. neyse başlayalım...
Vakit güneşin batma vakti, havanın rengi turuncu. güneş bulutların ardından günü son kez selamlıyor. Mekan gecekondu mahallesi gibi ama değil çok daha kaotik bi yer. gökyüzünü siyah dumanlar kaplamış, her yerden kara dumanlar yükseliyor...
bu kaotik mekanın tam ortasında 8-10 m boylarında 3-4 m eninde kapkara cüppeli, uzun kara sakallı koyu benizli bi imam her adımında yeri zangırdata zangırdata yürüyor. ama ben kendimi göremiyorum. sanki ilahi bakış açısıyla anlatılan bi hikayenin anlatıcısıyım. olanları görebiliyorum ama kendim yokum.
dev imam her adım attığında yerler çatlıyor, kara dumanlar daha da arşa yükseliyor. ortalıkta bir allah' ın kulu bile yok. sadece turuncu - siyah karışımı bi gökyüzü, harabe haldeki evler, kara dumanlar ve kara cüppeli, kara sakallı kallavi imam...
bu rüyanın ne anlama geldiğini bi türlü çözemedim. ama çok ilginç bi rüya olduğu kesin. rüyaların çoğu zaten saçma olur ama bu bi başkaydı. neyse...
başrol olmadığım bir rüyaydır. * arkadaş grubunda gözlüksüz olmama rağmen ilk ölen ben olmuşumdur ve kendi ölümümü, kendimin arkasından izlemişimdir. Rüyanın geri kalanını tribünden izlemek zorunda kaldığım rüyadır.
şimdi efenim benim çocukluğum ilginç rüyalarla geçmiştir.
ben de top ilginç listesi oluşturmuşumdur:
1- bikeresinde nizam-ı cedit ordusunda padişahı korumakla görevli önemli bi yeniçeriyim. sonra işte amerikan askerlerinin takıldığı bir mekanda casusluk yapmam gerek. amma velakin ben iş başındayken baskın düzenlenir mekana ve beni padişah a suikast düzenlemekle itham ederler. tabi ben günümüzdeki anayasayı esas almışımdır rüyamda. tutuksuz yargılanmaktayım. eve gitmek isterim ailem nasıl padişah yanlısı insanlarsa beni eve kabul etmezler komşular yüzüme bakmazlar vs.
ama tabi ben bir şekilde aklanırım
2- bu rüyamda da ben güzide evimin üst katında pencerenin önünde herhangi bir işle meşgul olmakta iken yanımda da ablam vardır, gündüz vakti gökyüzünden bir ışık hüzmesi adeta bir ışın misali gelir benim işaret parmağımı kanatır. sonra da odanın içine bir adet yumurta düşer. ben engin bilgilerimle ve de rüyada olmanın vermiş olduğu rahatlıkla onun ejderha yumurtası olduğunu bilirim ve onu imha etmemiz gerektiğini söyleyen ablama onun çok değerli olduğunu ve saklamamız gerektiğini söylerim. nitekim bu konuda diretirim ve koca yumurtayı ısıtırız filan sonra bu çatlar biz de evde bi ejderha beslemeye başlarız. rüyamın sonunu hatırlayamamaktayım lakin.