hayatındaki herkesin çekip gitmesi

    15.
  1. yoldan gecenlerde var da her aksam gelenler nerde sorusu ile özetlenecek olan durumdur.

    evet bu hayat denilen kerhanedeki orospunun ciklet ciğnemesi süresinde insanlar cok seyler kaybederler. dostlarini, umutlarini, yaşama sevincini, gencliğini hatta rüyalarini kaybeder.

    peki kaybettiklerinin yerine ne konur? sadece mazinin hicaz bestesi olan hatiralar kalir geride.

    dostlar terkeder yahut siz terkedersiniz. sigaranizi bile sagliniz için terkedersiniz. keseniz icin icmeleri kesersiniz. bazende sadece selamlasirsiniz.

    peki biz niçin yasiyoruz? her günü baska bir elemle sıkıntı ile ah ile vah ile ömrümüzü niçin yasiyoruz?

    üzümün çöpü diyorlar armutun sapi diyorlar, delirmeyeceksin...

    hergün haksiz yere azar yiye yiye, buruklastiğimiz ' lan ben ne yapiyorum' sorgulamamizi kafamiza vura vura hatirlatan, felekten bir gece calarken ariza cikartanlar tarafindan terkedilmek yahutta terketmek bir erdemdir.

    cünkü bir zaman sonra birşeyleri yürütmek azap olup. elde kalan hicaz makamindaki hatiralar bile ibrahim tatlises sarkilari gibi keleklesir ve nefretlik olur.

    önün yokus arkan yokuş ne bok yiyeceğini bilmeden karincalari seyretmek büyük mutluluktur.

    bu mertebeye cikinca yüksekliklerin firtinalarina dayanmak ve kabul edebilmektir.

    düzlüklerin kalabaliklarina sivri sineklerine katlanmak ise aptaliktir.

    hele de hayatin bütün elzemlerine karsi kurdugunuz vahayi tarumar etmek istemeleri ise bambaskadir.

    yazlikta bir komsumuz vardi. pek bir dostu yoktu sadece komsularla lak lak eder hünerli oldugu için mekanikten cok iyi anlar idi.

    dereden tepeden falan konusurken laf döndü dolasti dostluklara geldi.

    ve neden kendisinin yazlik cevresinden disinda kimseleri olmadiğini anlatti.

    bu arada bu komsum almanyada sifirdan bir şeyler kazanmiş calismaktan baska bir şey yapmamiş idi.

    günün birinde dostlari ile bir alemden döönyorlarmiş. kendi arabasinda bir ahbabi agzinda yanan sigarayi fiske vurmus. tabi sigara yere düsünce dösemeyi yakmasin diye egilip almaya kalkinca kaza yapmiş. ve arabanin ön tarafi paramparca olmus.

    binbir eza cefa cekerek aldiği gözü gibi sevdiği arabasinin haybeye bombok olmasini bir kenara atmiş, ama dostlarinin zeytin yaği gibi üste cikmasini kendine yediremiş. hem haksiz hem güclü pozisyonunda olmalari ona bir hakikati hatirlatmiş.

    sayginin bittiği dostluklar ve arkadasiklar biter. kendisi söylemedi ama benim anladiğim suydu bu konuda.

    bir insanin dostu onu cok iyi tanir. nelere deger verdiğine neler için ne faturalar ödediğini bildiği. buna ehemniyet vermezse harala gürele bir ilişki yasarsa ve kaç paraysa öderiz ulan tatava yapma tarzinda öküzlükler yaparsa ona kirmizi karti cikartmak gerekir.

    onun istediği para lafi değildi. ugruna binbir ezalara katlandiği en cok istediği seyi paramparca olmasi ve insanlarin rabbena hep bana felsefesi idi.

    o gunden sonra defterlerini dürmüş. ona sormustum peki özlüyormusun onlari diye. onun cevabi ise hatirlara dalip özlüyorum ama sonra arabamin hali gözümün önüne geliyor sadece aptalliklarina üzülüyorum.

    evet su akar deryaya varir, deryadan mahi cikartir gokyuzunde yagmur olur damlalari cicekleri sular... ne yapalim hayat bu...

    insanlarin birbirini anlamak için parmaklarini kipirdatmadiklari, nalinci keseri gibi dolastiklari bir dünyadan ne beklersiniz.

    insanlar gider yerlerine yenileri gelir, gün biter aksam gelir, aksam biter gün gelir, böyle bir devri devrandir bu...
    56 ...
  2. 50.
  3. ağızlarından çıkan kelime elveda olmadıkça geri dönmeme ihtimalleri olmadı değil mi senin gözünde? sen kimseyi kırmazdın, bir karıncayı dahi incitemezdin çünkü. sahi gidenler niye geri dönmedi? kusur onlardaydı belki. böyle mi teselli ettin kendini?

    ya da etrafın hep kalabalıktı senin. herkes bir ağızdan konuşuyor, kimse birbirini anlamıyordu çünkü anlatılanları dinlemiyorlardı. bundan sebep hiç anlatmadın derdini. anlaşılamayacağını bildiğinden yalnız hissetin hep kendini. anlayan biri vardıysa hayatında daha önceden, hep onu özledin sen. neredeydi şimdi onlar? seni dinleyenler... çekip gitmişlerdi öyle mi? kalabalık içinde gizlenirken sen, çekip gitmek istemedin mi o yerden?

    birdenbire mi oldu böyle? bir sabah uyandın arayacak kimsenin kalmadığını mı hissettin yoksa? yalnızlıktan keyif alanlardan değil hep başucumda biri olsun isteyenler miydin ya da? ne önemi var değil mi? herkes gitmiş kendi yoluna.

    biri gelir biri gider diyenlerden değiliz neyseki ama tuhaf gelen herkesin çekip gitmesi. ya bakacaksın dönüp bir kendine, kimleri üzmüşsün düşüneceksin ya da sana anlatmaya çalışırlarken ama sen kafanın dikine giderken konuştuklarınızı anımsayacaksın. belki gene bir veda etmediler diye söyleneceksin sonra.

    hep affeder sandıkların yanılttılar seni öyle mi? tavırların "öyle" der gibi.

    düşündün mü hiç, kapıları çarpıp çıkan sendin belki... bilirim o kapı ardında kalanları gitti sanıp, suçlarsın sen şimdi. giden sensindir, tavırı alan sen, dönmelerini bekleyen ama çarptığı kapının kulbuna bir daha el sürmeyen. düşündün mü hiç böyle?

    veda bile etmedi dediklerine, öfkelendiklerine bir selam gönderdin mi sonra? uyan artık; çekip giden sensin, gitti sandıkların aslında gerinde bıraktıkların.
    23 ...
  4. 7.
  5. ahan şimdi sıçtık dediğin durum.
    7 ...
  6. 40.
  7. dönse bir şey değişecek miydi peki?gitmeden önce olduğu gibi alacak mıydın hayatına, bi eksiklik, bi değişiklik olmaz mıydı?
    gitmişti bi kere, çekip gitmişti.
    hep aklında aynı sorular olmayacak mıydı, ya yine giderse?

    kendileriyle birlikte güveni, bazen dostluğu bazen de aşkı götürürler. ama olur ya birgün dönseler bile, götürdükleri şeyler gitmiştir artık.

    hayatınıza giren herkes artık birgün çekip gidecek birisi olarak yerini alır. artık daha az acıtır insanın canını birilerinin gitmesi, şaşırmazsınız en azından. birgün bu olacaktı nasılsa...

    ama en kötüsü bazen alakasız kişilerden onların haberini almaktır. laf arasında geçer, "çocuğu olmuş bi görsen, bu kadar benzerlik olmaz"

    o an neler geçer aklınızdan, ben onun çocuğunun teyzesi olcaktım, minicik adidas ayakkabılar alacaktım, kırmızı renk... düğününde giymek için hayalini kurduğun elbise gibi küçük kırmızı ayakkabılar da hayalkırıklığı olarak yerini almıştır artık.
    6 ...
  8. 1.
  9. insanın yapayalnız kalmasını sağlayacak durumdur. kötüdür...
    4 ...
  10. 14.
  11. doğruyu ve yanlışı düşünüp kafa dinlemek ve kendini yenilemek için önemli fırsat.
    edit: elbette kimse ailesinden ayrılmasın. ayrılırsa da bu kendisi üniversiteye gideceği zaman olsun.
    3 ...
  12. 4.
  13. yapayalnız ve çaresizce sığınacak tek dalınızın kalmadığını hissetmek. bu hisle abuk subuk insanlara sarılmaktır.
    3 ...
  14. 18.
  15. -biz gidiyoruz var mı bi' isteğin?
    +canınızın sağlığı.
    -istersen dürüm yaptıralım gelirken.
    +sağ salim gelin de...
    -acıkırsan dolapta yemek var, ısıtır yersin.
    +tamam ama acıkmam herhalde.
    -biz yokken hayatına kız mız sokma, tamam?
    +yok ben gelmenizi bekleyeceğim zaten.
    -hadi allah'a ısmarladık.
    +güle güle...
    3 ...
  16. 6.
  17. ya gidenler kalanı haketmiyorlar yahut kalan gidenleri denilecek durumdur.
    ama sorgulayıp yeniden kurmak da imkansız değildir.
    2 ...
  18. 2.
  19. bunalım ve çöküntü ile sonuçlanacak olay.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük