yazıktır efendim. hele bir de bu sözlüğe yazıyorsa daha da bir yazıktır. kitap sayısı=kültür seviyesidir. ne kadar çok roman okursanız, o kadar çok hayat görmüş olursunuz. başka hayatların içinden geçer, o hayatlardaki zorlukları anlarsınız. kendi hayatınızda da birgün mutlaka o hayatlardaki gibi olaylar olur, şaşırmazsınız.
mualla adında genç bir kadının, bir arkadaşının tavsiye ettiği bir kitabı okumasıyla başlar hikaye. mualla kitabı okudukça kendini çok tuhaf hisseder ve bir gün bir partide bu kitabın yazarıyla tanışır. derken; yazar da mualla'dan hoşlanır ve olaylar gelişir. şuan adını hatırlayamadığım bir kadın da * yazara olan aşkını itiraf eder ve yazar iki kadın arasında kalır. bu sırada adını unuttuğum kadın yazara evlenme teklif eder ve yazar bu teklifi red ettiğinde kadın ortalıktan kaybolur. yazarın kendi iç çatışması ve duyduğu vicdan azabı kadını aramaya sürükler yazarı.
...
ben bu romanı okuduğumda inanın hiçbirşey hissetmemiştim; ama sonra hayatta bu tür kokarcaların olduğubu görmek şaşırtmamıştır beni. işte bu yüzden insanlar roman okumalı; ya da sadece okumalı. başka hayatların da içinden geçmeli.
önceleri kitap okumayan insanlara garip garip bakarken zaman geçip de farklı karakterler tanımaya başlayınca, hayatta en çok sevdiği şeyin kitap okumak olan birinin bile mal olduğunu gördükten sonra önemli olmayan ayrıntı
okuyacagı romanlardan daha fazlasını hayatında yaşayan insandır. bu ülkede ne hayatlar var roman olsa satış rekorları kıracak. gidip birde roman mı okusunlar hayatları roman olmuşken.
başkasının hayal gücüne ihtiyaç duymayan insan da denilebilir. bunun yerine daha çok bilgiye ve genel kültüre yönelik yazılar okumayı seçmiş insan da demek mümkündür.