misafir olarak geliriz bu dünyaya ve "ziyaretin kısa olanı makuldür" der gibi tekrar göç ederiz.
misafirliğe gittiğimizde hal-hatır sorulur, güzel sohbetler edilir, tatlılar-börekler yenir ve zamanın nasıl geçtiği anlaşılmaz. bu hayattaki misafirlik sürecimiz sonra erince "bunu saymıyoruz yine bekleriz" diyenimiz olsa bile gerçekleştirme imkanımız yoktur. o yüzden önemli olan ömrümüzün süresi değildir, önemli olan bu süreci neyle doldurduğumuzdur. bazen zamanı "durdurup" düşünürüz, onca savaşlar, kavgalar, hayal kırıklıkları, telaş niye? o kadar ufak-tefek konulara kafa yorulur ki, iyice sahipleniriz dünyevi hayatı. tatlı sohbet arasında unutulur müsaade isteme vaktinin geleceği ve ebediyetin bizi beklediği.
doğru önermedir. dünya bizim için yaratılmıştır fakat insanların çok büyük bir çoğunluğu kendisi için yaratılan şeyi bilmeden, gezmeden ölmektedir. insanlar çizgi izleyen robotlar gibi belli bir çizgide yaşamaya başladı hergün aynı şey okul bitene kadar okula git gel okul bitince bütün bir ömür boyu işe git gel yaşam bir çalar saatten ibaret para kazanmak için mi yaşamak yaşamak için mi para kazanmak? robotların devreleri karıştı...