doğru önermedir. dünya bizim için yaratılmıştır fakat insanların çok büyük bir çoğunluğu kendisi için yaratılan şeyi bilmeden, gezmeden ölmektedir. insanlar çizgi izleyen robotlar gibi belli bir çizgide yaşamaya başladı hergün aynı şey okul bitene kadar okula git gel okul bitince bütün bir ömür boyu işe git gel yaşam bir çalar saatten ibaret para kazanmak için mi yaşamak yaşamak için mi para kazanmak? robotların devreleri karıştı...
misafir olarak geliriz bu dünyaya ve "ziyaretin kısa olanı makuldür" der gibi tekrar göç ederiz.
misafirliğe gittiğimizde hal-hatır sorulur, güzel sohbetler edilir, tatlılar-börekler yenir ve zamanın nasıl geçtiği anlaşılmaz. bu hayattaki misafirlik sürecimiz sonra erince "bunu saymıyoruz yine bekleriz" diyenimiz olsa bile gerçekleştirme imkanımız yoktur. o yüzden önemli olan ömrümüzün süresi değildir, önemli olan bu süreci neyle doldurduğumuzdur. bazen zamanı "durdurup" düşünürüz, onca savaşlar, kavgalar, hayal kırıklıkları, telaş niye? o kadar ufak-tefek konulara kafa yorulur ki, iyice sahipleniriz dünyevi hayatı. tatlı sohbet arasında unutulur müsaade isteme vaktinin geleceği ve ebediyetin bizi beklediği.
okul bitsin dersin önce, sonra askerlik. kimi asker olmadan bitirir bekarlık olayını, kimi sonra. bitirmeyen bitirir gelir evlenir.çünkü bilir ki işin sonu yalnızlık. sonra çoluğa çocuğa karışır. çoğaltır yaşama dair kendi kopyalarını. kızı olur yetiştirmeye çalışır, oğlu olur yaşatmaya çalışır, yer yer eskiyen bedenini yada eşini avutmaya çalışır. kendisiyle çatışır, hesaplaşır. sonra ağırdan yorgunluk yanaşır. hesabı, kitabı gençlere bırakır. geri dönüp hatıralarla uğraşır, hepsini tüketip kendiyle barışmaya çalışır. sonunda herseyi kabullenip istirahatine ulaşır.bütün bu zaman, yalnız göz açılıp, kapanır...
mutlu yaşayamadıktan sonra 120 sene de olsa ızdıraptan başka neye yarar lan, ha mutluluklar da kısa oluyorsa bu dünyaya en iyisi gelmemekti ama elde mi azizim. başa gelen çekilir.
düşündükçe yaşamak hevesi sarara insanı, sonra mutlu olur insan sanki ölmeyecekmiş gibi, sevdiklerini arar moral bulur yalnız kaldığında yine düşünür ulan hayat neden bu kadar kısa diye.
Keşke saçma olmasaydı da kısa olsaydı. yani kısadır zaten ama bari teselli olarak saçma olmasaydı iyiyidi. Hayatın çok kısa olması en azından saçmalığın kısa süreceğine işarettir.
Einstein'in izafiyet teorisine gore; guzel bir kadinla gecirilen bir saat bir dakika, bir firinin icinde eliniz beklerken gecen bir dakika bir saat gibidir.
bundan yola cikarak, hayatin kisa olmamasi icin eziyet cekeceginiz seyleri yasayin. Her gununuz bi omur gibi olsun.
ama dusundum de, sevdicekle gecirilen her an bir dakika bir saniye de olsa bir omre deger.
acı veren bir gerçektir.
belki de gelecekte yaşlanmayı yavaşlatıp uzun yaşamayı sağlayan teknolojiler gelişecek. ne var ki ölmüş olacağız. hiçbir şeye yaramayacak bu nesil için.
ya da düşünün bir 500 yıl yaşadığımızı. fransız ihtilalini görüp hala yaşıyor olurduk.
tabi bunun dezavantajları da olurdu. insanlar doğuyor ama ölmüyor nerdeyse. nüfus aşırı artıp, sosyolojik psikolojik sorunlar ortaya çıkabilirdi. insanların yaşam süresi arttıkça bilgisi ve deneyimi de artmasından dolayı olumlu olumsuz sonuçlar doğardı. sevilen devlet adamları daha çok iktidarda kalırdı. mucitler daha çok şey icat ederlerdi. einstein, edison newton aynı dönemde yaşayacaktı belki de. kim bilir daha neler bulunacaktı. teknolojinin günümüzden daha hızlı ilerleyeceği kesin. ve ayriyetten intihar vakaları da çok sıradan olurdu. pek çok insan bu kadar uzun yaşamanın getireceği yükleri kaldıramazdı. çöküntüye girerdi.
yani saadete gelirsek hayatın çok kısa olması kesinlikleri tanrı tarafından belirlenmiş olacak ki böyle bir denge kurulmuş. bunun sınav olduğu çok belli.