kamp gecesi ortalıkta koşturan köpeğinizin mangalda pişen proteinlerin kokusunu aldıktan sonra, kulaklarını yanaklarına vura vura size doğru koştuğu an'dır efendim.
ve dahi yanınıza çömmesi, salyalarının akması, akan salyalarını şılap şulup yutması, arada höhh'leyip, "ben de buradayım!" demesi, payını almasına rağmen tamah etmesi, başını sola doğru eğip; "millet aç aç!" bakışını atması ve gözlerinin parıldaması da eklenebilir pek tabii.
güzeldir, keyiflidir, baba-oğul paylaşımıdır. "hayat bazen çok güzel lan!" dedirtir.
uzun yola çıktıktan sonra o heyecanı hissettiğiniz andır.
yol düzgün ve bomboş. hava güneşli. deniz kenarından ya da yeşilliklerin yanından hızla geçiyorsunuz. camlar açık, içeri serin ama üşütmeyen rüzgar dolmuş. radyoda sevdiğin bir şarkıya denk gelmişsin de kendini eşlik ederken bulmuşsun.
böyle hafiften esen ılık bi rüzgar, havada mis gibi deniz kokusu, güneş daha yeni batmış sıcacık yaz havası, yanında en sevdiklerin. var mı daha güzeli?
deniz kenarında arkadaşlarla bir çay bahçesinde çay-sigara yaparken şortun altından püfür püfür esen rüzgarın taşşakları serinletmesi, tüm bunlar yaşanırken etrafta hatunların bikinilerle dolandığı an.
hayvan gibi susadıktan sonra limonlu ice tea içtiğiniz an.
veyahut orgazm sonrası sigaradan çektiğiniz ilk nefesteki nikotinin beyne nüfuz ettiği an.
helada tam sıçma esnasında sigaradan alınan ilk dumanın beyne nüfuz ettiği an.
batakta 71'de biten dubelde durumlar 70-0 iken son elde ''çiz'' diyip kağıdı esküze getirip elin çizildiği an.
hayvan gibi sıcak bir günde duştan çıkıp banyonun kapısını açıp ani sıcaklık değişikliğinden etkilenerek 5-10 saniye de olsa hayvan gibi serinlik geldiği an. sonrasında çok terliyor insan, o ayrı mesele tabii.
6 yıllık üniversite hayatının son demlerinde tek ders sınavının başarı ile verilip yaz okuluna kalınmadan mezun olunabildiğinin idrak edildiği an.
bazen çok kötü yaşantıları gördüğümüzde bazen çok büyük sorumlulukları gördüğümüzde. bazen sevgimize değer birisinde. ve bazen de bunların hepsini atlatıp rahatladığınızda. hayat güzeldir. bir filimden sonra bile hayatın güzel olduğunu hisseder devam edersiniz sever adım.
küçük abdestinizin sizi çok yanlış anda yakaladığı saatlerce tutmak zorunda kaldıktan sonra artık malum bölgede uyuşma olması, hissizlik, patlama derecesine gelmesinden sonra bi de bakmışınız ki umuma açık bir hela koşarak girip fermuarınızı nasıl açtıgınızı bilmeden işinizi hallettiğiniz andır. üzerinizden öyle bir yük kalkar ki hayat size hiç olmadığı kadar güzel gelir.
*sınavların bittiği an.
*uzun zamandır görüşmediğin biriyle buluştuğu an.
*sevgiliyle aldığın köfte ekmeğin sıcak kokusunun burna geldiği an.
*güzel bir güne uyandığını hissettiğin an.
*sabah kahve kokusuyla uyandığın an.
*küçük bir akraba çocuğunun/kardeşin yaptığı haylazlıklarını izlediğin an.
*uzun süre uğraşıp, bekleyip bir eşya aldığın an.
*çok merak ederek aldığın kitabın bittiği an.
beklentilerden hayallerden vazgeçildiği an hayatın çok güzel olduğunu anladığımız an olacaktır. ama yine de bir şey var ki adına sevilmek sevmek dediğimiz şey işte o varken hayatın her anı güzel olur.
O secde anı varya o secde anı. işte hayat o zaman gerçekten çok muhteşem. Çünkü öyle birinin huzurunda eğiliyorsun ki, o zat o kadar yüce ki. Bunun bilincinde olup öyle secdeye varmak...
acı vermeyen bir aşk, bir bebeğin gülümsemesi, her zaman yanınızda olan dobra bir dost, kremalı çilek, çikolatalı puding, mangalda pirzola, sahilde muhabbet eşliğinde dostlarla yenen balık ekmek...