migreniniz tuttuğunda karanlık ve sessiz yer ararsınız. en sevdiğiniz çocuğunuz veya eşiniz, en yakınınız dahi olsa sesini duymak, en büyük işkence gelir. beyninize balyozla vuruluyo gibi hissedersiniz. o an canınızdan başka bir şeyi düşünmezsiniz.
cenaze törenlerinin yaşandığı anlardır.artık hiçbir şeyin gerçekten önemi yoktur.gecikmiş faturalarınızın,ödeyemediğiniz kiralarınızın,dün gece kaçırdığınız ve sonucunu asla öğrenemeyeceğiniz futbol müsabakasının...hayatın ne kadar boş olduğunun anlaşılabilmesi için hayata dışardan bakmak gerekirmiş,ancak o zaman en net haliyle "boş" olan görünürmüş.
babamı görmek için cezaevi kuyrugunda beklerken insanların gözlerinde sevinç ve üzüntünün karışımını gördüğüm an . bende mi böyle bakıorum etrafa dedim ve evet bende öyle bakıyordum .
son 6ay içinde tam 5 ölüm haberi alınca ve hepsi de senden ayrı ayrı parçalar götürünce hele birisi canından olupta seni de yaşayan bir ölüye çevirince hayatın ne kadar boş olduğu anlaşılıyor.
kendisi sıkıntılı bir hayat yaşamasına rağmen elindeki kısıtlı imkanlarını ailesi ve sevdiklerine adamış bir tanıdığınızın öldüğünde, kişinin geçmişinde ve öldüğünde aslında hakettiği değeri hiç görmediğini anladığınız anlardır.