bu hayatta , aynı anda insana hem en çok acı veren hem de en çok mutlu eden kişidir.
hem onla en mutsuz sizsinizdir, hem de dünyanın en mutlu insanı!..
tecrübe etmişler tarafından, merkezdeki gittiğinde verdiği mutluluk kadar mutsuzluk verecek olan kişidir.
asla böyle bir hataya düşmemek, insan denen beşere fazla bel bağlamamak en doğrusudur.
yanlış kişiyse zararlı alışkanlıklar edindirir. aklınıza geldiği her an kalbinize bir ağrı saplanır. aşka inancınızı kaybettirir..vb... kısacası size çok zarar verir.*
aşık olduğunuzda hayatın merkezi,başlangıç noktası,bitiş noktası herşeyiniz aşık olduğunuz kişidir. insan hiçbir zaman olmadığı kadar mutlu hisseder kendisini, hayatın tüm anlamı o'dur.
insanın insan olduğunu hatırlaması için, her ne kadar canınıza okuyacaksa da zaman zaman varlığı gerekli olan kişi(ler). Bir insanı hayatın merkezine koymadan onunla bir ilişki yaşayabilmek, tutku eksikliğini de beraberinde getiriyor ya da onun doğal sonucu olarak ortaya çıkıyor. sevgi, saygı, anlayış, dış görünüş, huylar vb konular tek başlarına her ne kadar karşı taraf için şahane olsalar da, bunlar bir araya gelmeden pek de bir anlam ifade etmiyorlar. iŞte bunları birbirine eklemleyen de zaten tutku denen ve tutkal görevi gören o his. Ve tutku da maalesef, o kişiyi hayatın tam da merkezine koymayı gerektiriyor. Risk almak tam anlamıyla. Ha ama kişi, "ben risk almayı sevmem, ayrılınca da üzülmek istemiyorum o yüzden mümkünse şiddeti yüksek olmayan bir ilişkim olsun, kimseyi de hayatımın merkezine koymam" diyorsa da (ki bu tamamen hayat vizyonuyla ilintili bir durum olsa da) nasıl içine sinecek ya da o ilişkiyi devam ettirmek için ne gibi fedakarlıklar yapılacak, merak ediyorum.