duyduğunuzda hoşunuza gitmeyen her sözün aslında ne kadar gerçek olduğunun dank ettiği an!
işte o an!
sadece o an!
kimsenin sizi sevmediği ve sizin de kimseyi sevmediğinizi anladığınız o an!
aranmayan, bilinmeyen, anlaşılmayan, olmak!
sizin için asla mücadele etmeyecekler!
unutun bunu!
hangi ölü, bi diğerinin yaşaması için mücadele eder ki?
işte ben o anı yaşıyormuşum,
annemin elimden tuttuğu ve son kez bakabildiğini belli ettiği o an.
bakışlarını en anlamlı gördüğüm o an işte o anmış,
hayatın en dayanılmaz olduğu an.
kalan bir damla canını bana belki hoşçakal belki kendine iyi bak demek için harcayan annemin başında geçirdiğim o an,
o anmış işte hayatın en dayanılmaz olduğu an,
tek bir kelime edemeden annene, onu uğurlamakmış yolculuğuna,
tek bir kelime bile duyamadan annenden vedalaşmakmış bakışlarla.
hoşçakal bile diyemeden gitmeseymiş annenin uzun bir yolculuğa.
bir daha gelmeyeceğini bilirken hem de ,
o kadar küçük değilken nereye gittiğini bilirken hem de.
işte o anmış hayatın en dayanılmaz olduğu an.
her an uçurumlardan atlıyor gibi hissetmekmiş gecelerce,
her sabah bir boşlukta uyanmakmış o gecelerin ardından.
o anmış işte hayata lanet ettiğim an.
o anmış işte hayatın dayanılmaz olduğu an.
Sanırım her an. Özellikle şanslı doğmadıysanız.
Yarının daha güzel olmayacağını düşünmeye başladığınız andan itibaren...
Aşk kelimesinin altında ezilmeye başladığınız ana paralel..
Ve vazgeçmenin yıkıcı yükseltisinden aşağı itilmenizle beraber.
En kötü an bir daha sevemeyeceğinizi düşündüğünüz andır, veyahut onun sizi bir daha sevemeyeceğini. Daha da kötüsü bunu yalanlayacak kimsenin olmamasıdır.
Ve bir daha sıcak bir elin alnınızdan ateşinizi anlamaya çalışmayacağını anladığınız andır. Bu dünya rüzgarının sizi öksürtmesinden koruyamayacağını farkettiğiniz saniye. Size yapma diyebilecek güçlü bir kadının yer üstünde tekrar var olmayacağını yüzünüze tokat gibi yediğinizde.
Anlarsınız ki bu dünyada insana sevinç getirecek pek bir şey kalmamış.