kendine manalı, manasız amaçlar edinip, bu amaçları kutsayıp, olması gerektiğinden büyük değerler atfederek, diğer insanlardan bir farka sahip olunduğunu kendine ispatın verdiği şevk ile, meşgul gibi görünüp, birşeyler yapmış olmanın hazıyla gebermek.
belli bir noktada kişinin kafasını epey meşgul eden belirtili isim tamlamasıdır.
mesela bir hikayeyle örneklendirelim. istediğin her şey aslında vardır: başarı, sağlıklı ve rahat bir yaşam, aşk, cinsellik, bireysel gelişim. ama artık olay sarpasarmaya başlar çünkü istediğin şeylere sahip olmak sana hiç mutluluk vermez. bu durumda anlar elde edilmiş eski amaçlar halini alır ve artık yeni bir amacın yoktur, hoş kendine amaçlar yaratsan bile sonunda onların da şuan elindekiler gibi hiçbir anlam taşımayacağını bilirsin. ne istediğini bilmezsin, doğal olarak nasıl alacağını da bilemezsin. öyle bir amaçsızlık içinde ot gibi yaşamaya devam edersin.
bu durumda sorum şudur: nerdedir hayatın amacı? nerde kaybedilmiştir, nerde bulunabilir? mutluluk mudur? tatmin midir? kişi kendini dinler ve bunların hiçbirini arzulamazsa ortada bir hastalıklılık mı vardır?
iyisi mi, hayatın amacınını siktirip atalım. ne varlığında hayır var ne yokluğunda.
üreme! doğadaki bütün türlerin bütün içgüdüleri(hayatta kalma içgüdüsü de dahil) aslen türün devamlılığını sağlamaya yönelimlidir(birey nasolsa ölüp gidecektir, bu yüzden hayatta kalma iç güdüsünün nedeni ne olabilir aslında, bir düşünün isterseniz, eğer anlattıklarımı saçma buluyorsanız). yani hayat dediğiniz o şey bir nevi kendi kendini devam ettirmek için her yolu denemektedir. sanki akıllı bir varlıkmışcasına.
not: ilginçtir, zira evrenin temeli entropiye dayalıyken yaşam kendini negatif entropide temellendirir.
kendisine yön verilmesi gereken hamsi sürüleri (vektör) gibi hisseden insanların en büyük arayışı.
belki de sadece yok olmaktır. ama ondan da önce, "var" olmak.
bu hele hele en güzel "var" olanla sevişilerek icra edilirse, gerçekten de israf edilmeden harcanmış bir hayat demektir.
hayatın amacı değişken bir kavramdır, kimisi din, kimisi aşk, kimisi para, kimisi sanat, kimisi ise macera için yaşar dolaylı olarak hayatın amacı tatmindir. hangi dala tutunduğunuzun bir önemi yoktur herkes tatmin için yaşar.
dönem dönem değişir bu amaçlar. her bir dönem diğerinden daha az sayıda amacınız olur. ilkokul yıllarında, doktor olmak, bir süper kahraman olmak, tonlarca çikolata satın almak vb. amaçlara sahipken; ileriki yıllarda yaşımızla ters orantılı olarak amaçlar azalır ve renksizleşir.
bu basligin altina (bkz: life is beautiful) deyip gecmek lazimdi aslinda. millet uyuz olurdu ama ben de bi cumlecik ekleyeyim. "Ey rabbimiz yaratmışsın Dünya'yı dahi 2 , ilkinin gayesi ise islam dan başka ne ki"