kendine manalı, manasız amaçlar edinip, bu amaçları kutsayıp, olması gerektiğinden büyük değerler atfederek, diğer insanlardan bir farka sahip olunduğunu kendine ispatın verdiği şevk ile, meşgul gibi görünüp, birşeyler yapmış olmanın hazıyla gebermek.
hayatın amacı olarak sayılan şeylerin tamamı; amaç değil hayatın bekasını sağlayan şeyler zaten; mutluluk, huzur, yok üremek vs. vs. hayatın ne olduğu bilinmiyor ki; amacı var mı yok mu bilinsin. yani demek istediğim, kimse bişe bilmiyor bi ben biliyorum mına koyim. yazdık da kaç defa ya alla alla; (#5870497)
Biz yaşamın bizde yarattığı izlerin değerini bilirsek, yaşam da bize, silinmeyecek izleri onda bırakmamızı sağlayacak imkanları, kelebek kanatlarının rüzgarlarıyla bile olsa bir yerlerden getirip önümüze koyacaktır...
Yaşanmışlıklara sahip olabilmek o kadar büyük bir zenginlikken aslında... hep "keşke şu yaşta olsaydımlar"... yaşanmışlıkları değiştirme pişmanlıkları; yaşadığın zamandan öte ileri zamanlara heves-özlem... anları hissederek, nefeslerimizi içimize çekerek... Bimeliyiz ki yaşamda mutlaka iz bırakıyoruz; Bilerek veya bilmeyerek... Yaptıklarımız başka bir an veya yerde bir oluşun sebebi olarak iz bırakıyor. Ama yaşamın bizde bıraktığı izler şüphesiz daha derin ve kalıcı... ve ne yaparsak yapalım, sadece varolmakla dahi hayatın içinde bir yerlerde bir şeylere sebep olduğumuzu bilmek ve bunun güzel şeylere sebep olması için dileklerde bulunmak, bunun için çalışmak ve umut etmek olmalı...
ontolojik olarak ancak anlasilandir, epistemolojik olarak anlasilamaz. benden soylemesi. iki kere iki dort degildir hayatta, kulginiza kupe olsun, sonra demedi demeyin.