ben sıcak odamda otururken tam yanımdaki camdan bakınca görünen simitçinin , soğuk ve yağmurlu havada elinde bir şemsiyeyle yaklaşık 7 saat ayakta durması.sadece hayatın acımasız ve adaletsiz oldugunu göstermiyor insanın boğazına bir de yumru oturtuyor.
Hayatın acımasız olduğu anlar buruktur, kabul ama bu anlar değil midir ki bize dostumuzu dusmanizi gösteren. Minnet duymak lazım hayatın acımasız yanlarına. Agladiginizda değil gözünüz dolduğunda mendil uzatandir dostlarınız.
insanlar dünyaya acı çekmek için gelmişlerdir.
Nasıldır ki biz doğarken annemiz acı çekiyor ise,
istisnasız her şeyin içinde biraz acı biraz kötülük vardır.
Bir anneyi kendi öz evladının öldürmesi gibi,
Bir çiftçinin her gün kendi elleriyle kazdığı tarlaya cesedinin gömülmesi gibi...
Her nefes ölüme daha çok yaklaştırır istisnasız!
Tıpkı çikolatanın zararları gibi,
Aşkın aslında acı çekmek olduğu gibi.
O yıkıldığında kahrolduğumuz hayallerin aslında acıdan ibaret olacağı gibi...
Polyananın aslında hayal karakterinden ibaret olduğu gibi.
iyi gibi görünen ve mutlu hissettireceğini sandığımız her şeyin bize anlık mutluluk, kesinlikle acı, hüzün ve esaret getireceğini anlamak güç.
Radyoda çalan şarkıyı duyduğunda olur ya hani gece yarısı yalnız başınasındır ve en son o şarkıyı üniversite sınavına hazırlanırken evde dinlediğin yaz gelir daha lisedesindir ve sevdiğin bir kız vardır hayallerinde de hep onunla evlenmek vardır sürekli o şarkı eşliğinde hayaller kurarsın. Sonra aradan 10 sene geçer üniversite biteli 4 yıl olmuştur sevdiğin kızın çocuğu bile olmuştur sahte face hesabıyla fotoğraflarına bakarsın gece saat 4te ve radyoda o hayaller kurduğun şarkı çalar.