Peki. Senin hiç bir şeyden haberinin olmadığı ve yüzlerce kilometre uzakta olduğun aylar boyunca. Bu dünyada seni çekip çeviren, yemeni, içmeni, yürümeni, koşmanı sana öğreten, canından can veren birinin eriyip bitmesidir. Bilmem inanır mısın ama, sen gelene ve şişen ayaklarına masaj yapana kadar, günde yalnızca birkaç kelime edebilen vücudunun doğaya karışmasına izin vermediği andır. Hayatın çok fazla acımasız olduğunu anlaman için de çok kısa bir süre vardır. O ayakların senin ellerin tarafından doğanın geri dönüştürücüsüne bıraktığın an, kendinden bir kısmını da bırakırsın oraya, işte bu an "o an"dır.
Bir gün bir aynaya bakmışsınız karşınızdakini tanımıyorsunuz. Eski fotoğraflarınıza bakarsınız şimdiki ruhunuzla yakından uzaktan alakası yok. Anneniz ailenizden kim varsa vs. Yanınızda değil. Ararsınız aslında deli gibi değişimler bin bir turlu olay arasında sizin sadece kalbinizi hoş tutmak isteyebilirler fakat bir işe yaramaz. Ne yanınızdalardır ne de bir şey yapmaya gücünüz mevcuttur. işte o an. Feci bir an olarak anlaşılır acımasız.
deli gibi sevdiğin, aşkından yandığın, bir zamanlar senin olan yıllarını geçirdiğin kızın şuan iyi olup olmadığından bile zerre kadar haberinin olmaması... kimle nerede bilmemen... acı veriyor gerçekten... bu aşk çok boktan bir şey be heh...