hayal gibidir. hayatımızdaki sınavları sadece sbs, öss, finaller, yazılılar olarak tanımlamak doğru değildir. çünkü insanoğlu farkında olmadan hergün yeni bir sınav verir.
anasınıfında "kim daha iyi resim çizecek?", "kim bu yapbozu önce tamamlayacak?" başlıkları altında bir sınav veririz. ilkokulda "kim daha önce okuma yazma öğrenecek?" sınavına katılırız. ortaokulda bunların üstüne sbs eklenir ve liseye gidebilmek için sınav veririz. lisenin ilk yıllarında "ideal arkadaş olma" sınavına gireriz. eğer bu sınavı başarıyla geçersek arkadaşlarımız olur. o zamanda " vefalı arkadaşlık sınavı"nı vermemiz gerekir. lisenin son yılında üniversite için bir sınava gireriz. üniversiteden sonra mesleğimizin olabilmesi için bir sınav veririz. sonra hayata karşı başka sınavlar... ölünceye kadar bitmeyecek sınavlar. hatta öldüğümüz gün bile hayata karşı girdiğimiz sınavların sonuçlarını görürüz mezarımız başında toplanan insan sayısına göre. anasınıfında yapbozu önce sen tamamlayamazsan, öğretmeninin verdiği pastel boyaları alamazsın. ortaokulda sbs'yi geçemezsen liseye gidemezsin. lisede arkadaşlık sınavını başarıyla veremezsen yanlız kalırsın. ve sen önündeki diğer sınavlarda başarılı olamazsan hayatta başarılı olamazsın. sistem budur işte.