insancıl şartlarda yaşayamayan milyonlarca insan varken ben evimi, arabamı, yatağımı beğenmiyorum.
En büyük hayali okumak olan binlerce insan varken sabah kalkıp okula gitmek, iş bulamadığı için evine ekmek götüremeyen babalar varken sabah kalkıp işe gitmek bana zor geliyor.
Kendinden yaşça büyük "heriflere" gelin olarak verilen kızlar varken berkecan beni terk ettiği için mutsuzum.
Sıcakta güneşin alnında çalışan inşaat işçileri varken evde oturduğum için bunalıyorum.
Görme, işitme, yürüme engelli olup şikayet etmeyen insanlar varken ben gözümün rengini beğenmiyorum.
Yetiştirme yurtları tıka basa doluyken annemin çok fazla üstüme düşmesinden sıkıldım.
Memnun olamıyorum çünkü mütemadiyen şikayet etmekten başka yaptığım bir şey yok.
"bu hayat bana karşı düzenlenmiş aptalca bir oyundan ibaretti. beni var eden bir varlığı kabul edemesem de, düşüncelerim şöyle gelişiyordu: birisi bana, beni dünyaya yollamakla, çok normal gözüken son derece derinliksiz, sığ bir şaka yapmıştı.
istemeden de olsa, bir yerlerde, beni bu hale sokan birinin bana alayla bakıp, katıla katıla güldüğünü hissediyordum.
benim 40-50 yıl boyunca öğrenip gelişerek, bedenen ve zihnen büyüyüp nasıl hayatımı sürdürdüğüme bakıyor ve şimdi aklım tam kemal noktasına ulaşıp olgunlaşmışken, tam hayatımın zirvesinde olduğum şu dönemde, bana tepeden bakarak; “hayatta hiçbir şey yoktur ve olmayacaktır” tarzındaki görüşe ulaştığımı görüyor ve bana kahkahalarla gülüyordu.
benimle eğlenen, dalga geçen böyle biri olsun ya da olmasın; bu beni ilgilendirmiyor. beni düşündüren, hayatımda yaptığım herhangi bir eyleme mantıklı bir açıklama getiremiyor oluşumdu. hastalık ve ölüm, beni ve sevdiklerimi yakalayıp sonsuzluğa götürecek, geriye pis bir koku ve kurtçuklardan başka bir şey kalmayacak.
yaşadıklarım ve başarılarım, er-geç unutulup kaybolacak ve ben, o zaman hayatta olmayacağım. o zaman; bütün bu hengame niye? neden çabalıyoruz ki boşu boşuna? insanoğlu nasıl olur da bu boşluğu görmeden hala yaşama devam edip, onun için çaba sarf eder? anlaşılacak gibi değil açıkçası...
bir insanın yaşayabilmesi, ancak “hayatın sarhoşluğuna” kapılmışsa mümkün olabilir. ayıldığında ise, hayatın sadece bir yanılsama hem de aptalca bir yanılsama olduğunu görecektir.
işte bütün mesele bundan ibaret! ne komik ne de esprili bir yanı var; sadece acımasız ve aptalca..."
çünküüü burası bir avrupa ülkesi değil, refah düzeyi düşük. okuduğum bölümle bu ülkede bi bok olunmuyor. yabancı dilim kötü ve başka bir ülkeye yerleşecek kadar parayı nereden bulurum bilmiyorum vesaire vesaire.
kendi hayatınız. siz yòn verdiniz kendi hayatınıza buralara siz geldiniz. memnun deilseniz sizin hatanız. ha bende memnun deilim. ama artık hedeflerim var. ve anladım ki hayat böyle daha anlamlı.
çünkü o adamı seviyorum hala. Yuva kurmayı onunla düşünmüştüm. Beni cennetle cehennem arasında oyalasada sevdim. Biliyorum ne tam siyah ne de tam beyaz. Hayatıma girdiğinden beri ne güldüm gönül rahatlığıyla ne de gözyaşlarımı rahatça silebildim. Çünkü ağlatıp elleriyle sildi gözyaşlarımı. Sevdiğinden emin olamadığım, gururum ile kalbim arasında kaldığım, başkasına gittiğinde bile sevmekten vazgeçmediğim için deli gibi ondan önce kendimi hırpaladığım için memnun değilim hayattan.
Memnun olmamak için yüzlerce sebep var fakat, memnun olmak için de yüzlerce sebep var.
Ama şöyle diyende var: Hiç umut etmekten vazgeçip gerçekleri görmeye başlamak gerektiğini hiç düşündünmü.
Cok yorgunum sn.yazarlar. iliklerime kadar. Hatta daha da fazlasi, sac diplerime kadar desem abartmis olmam ! 3 yildir cok sikintili bi yasantim oldu. Simdi onun ceremesini uzerimden atamiyor, o 3 yil onceki ben olamiyorum. 20 yasinda miyim 50 mi bilmiyorum. Cok yorgun ve bikkin oldugumu biliyorum.