hayatım gözlerimin önünde kapalı gişe

entry4 galeri0
    1.
  1. öyle bir yaşamak ki mutluluğun, acının, hüznün, aşkın, özlemin, nefretin her birini hissetmek iliklerinde. öyle bir yaşamak ki tıka basa doldurmak içini anılarla. sığar mı acaba, taşar mı yoksa diye düşünmeden. ama farklı ama aynı birçok karakter sığdırmak içine. kimini öldürerek, kimine daha fazla rol vererek devam etmek sonra yola. belki farklı zamanlarda başka coğrafyalarda, belki farklı sonlarla, belki benzer başlangıçlarla... ama yaşamak sonuna kadar her ne varsa. hakkını vererek ama alkış duyarak sonunda ama yuhalayanları duyduğunda o kulaklarını tıkamayarak... hepimizin hayatı film gibi değil mi aslında?

    film şeridi gibi geçermiş hayat insanın gözü önünden. ne o, ölüme bir adım kalsın o zaman görelim mi dersin yoksa sen? oldu ya öyle dersen içinden, kusura bakma bu fikre katılmam ben. ne zaman bir fotoğraf geçse elime, ne zaman okusam bir dua kaybettiklerimin ruhuna, romantik değilim bakma ama ne zaman duysam bir şarkı belki söyleyeni kimdir bilmediğim, ne zaman fark etsem ve desem kendime " büyüdün sen artık" diye; geçer o film benim gözümün önünden ve bilir misin hiçbir kareyi makaslamam ben.

    keşkeleri olmayanlara gıpta etmesem de sıkarım ellerini onu belirteyim önce ama çokça "acaba" demiş biri olarak ben, asla gocunmadım keşkelerimden. akıllara zarar yaşadığım acıları, ayağımın yere basmadığı günlerin arasına sıkıştırdım hep ben. aklımı kaçırmaktan korktuğum günlerde döktüm kimi zaman mutluluk gözyaşlarımı . bitmesini istemediğim bir film gibiydi hayatım, onun için sıkılıp hiç yarıda bırakmadım. anladın sanırım bir kitaba başlamadan son sayfasını okumayanlardandım ben.

    hep güzel şeyleri mi anımsamak istedin sen? arka arkaya gözünün önüne gelen kötü günlerini hatırlamamak için çok mu gayret gösterdin? keşkelerim yok benim derken makasladığın kareler mi vardı yoksa? sahi hiçbir filmi ara vermeden izledin mi sen? en kötü sahnede ellerinle gözlerini kapamadan, yeri geldiğinde hıçkırarak, bazen kahkaha atarak... bu film senin filmin şimdi. kapama o gözlerini.

    sende sahiplen yaşadıklarını. iki avucunun arasına alıp yırtma o şeritleri. unutamazsın istemediklerini. kesip attıkların değiştirir çünkü filmin akibetini.

    dersen şayet sen kimsin diye izah edeceğim az bekle. kendi filmimde oyuncuyum; başrol benim. yönetmenim; tüm sorumluluk benim. makinistim; soluklanmanı istediğimde arayı veren gene benim... söylesene hepimizin hayatı film gibi değil mi aslında?

    dolu dolu yaşadım ben hayatımı. iki kez sıyırdı geçti ölüm beni, burun buruna geldiğimde yaptım ama ilk kez tanımını. çok mutlu olduğum günler oldu sonra, hala anımsadığımda yüreğimin attığını hissettiğim. fena acılarım oldu benim, belki anlatmak istemediğim. kötü tecrübeler edindim sonra bilsen belki utanacağım... ama dolu dolu yaşadım ben hayatımı, sığdırdım içine her şeyi. sığar mı acaba, taşar mı yoksa diye düşünmeden...

    şimdi bakıyorum geçirdiğim yıllara, sağlam bir film çekmişim aslında. devamını boşver, bana bugüne kadar olan da yeter. tüm biletleri satılmış bir film bu. kapalı gişe oynadım ben hayatımı. daha uzun zaman var önünde dersen şayet, biliyorum daha beterlerini ya da daha güzellerini yaşayacağım ben ama kalmayacak bir bilet dahi o gişede. sıkılıp yarısında terketmeyeceğimden gerekirse tüm biletleri kendim alırım ben.

    "ben ben diyorsun, sen kimsin" dersen; elinde fener yer göstericiyim şimdi ben. kapı önünde duranlara, kendi film şeridini görmekten korkanlara, kötü olan ne varsa yaşadığı hatırladığında yıkılanlara, inkar edenlere, kendi yükünü sırtlanamayanlara çıkışı gösteriyorum ben.

    benim hayatım gözlerimin önünde kapalı gişe. seyreden bir tek ben olayım mühim değil, bir bilet daha yok izlemeyi isteyen için. *
    26 ...
  2. 2.
  3. ölmeye çok yaklaşması hayatın gözlerin önünden geçmesi olarak adlandırılırsa hayatın gözlerinin önünde kapalı gişe olması... nalları dikmenin işaretidir.
    (bkz: güzel galaydı)
    1 ...
  4. 3.
  5. hayat gözlerin önünden geçerken hep ölüm anı olmak zorunda mıdır?
    illa ki hayat biteyazarken mi değerlendiririz yaşadıklarımızı ve yüzleşiriz kendimizle.
    o an mı pişman olmak gerek korkup da gözümüzü kapattığımız anlar için ya da gülerken o ana adapte olup başka şeyleri kaçırdığımız için.
    bir otobüs yolculuğunda geçer benim hayatım gözlerimin önünden, jübilem olmaz o benim.
    eğer filmse o an gözümün önünden geçenler, devam filmi de olacaktır.
    hani kill bill volume 1-2 gibi...ikinci filmde hikayesini izledik ya.
    birincide havada kalanlar, tamamlanıyordur belki benimkinde de.
    ben hiç normal bir günden bahsederken hayatım gözlerimin önünden geçti diyen görmedim, varsın kapalı gişe olmasın.
    ölüme yakın hissetmeden izleyin bakalım filminizi, 10 üzerinden kaç vereceksiniz.
    sonra karar veririz kapalı gişe mi, değil mi?
    2 ...
  6. 4.
  7. hani olur ya bütün kosusturmalardan bir nefes almak için pit stop yaparsiniz yag,teker bakımını ve değişimlerini yaparken söyle bir piste bakarsiniz.

    kendiliğinizden cikip da bir baskasinin gözlerinden ne yaptiğiniz ve istikametinizin ne oldugunu anlamaya calisirsiniz.

    bir dolap beygiri gibi hababam dönendiğinizi mi yoksa bilinmez düzlüklere doğru gittiğinizi anlamaya calisirsiniz.

    ve siddetle anlarsiniz ki yol bilinmez düzlüklere gitmez.

    kendi etrafinda dönen bir topaç gibi dönmektesiniz.

    yol bitiş başlangiç, zafer maglubiyet, bitmek baslamak arasinda rakseyler.

    çok zamanlar önce bir ilkbahar sabahınin köründe şimdi viran olmuş halkazarinin önünden yeni kimlik cikarmak için geçiyordum. istikametim eski bir sarayin binalarinin birine kurulmuş olan nufus mudurluguydu.

    insanar üzerime geliyordu ve benim gittiğim istikamette bir allahın kulu yürümüyordu. yahu dedim kendi kendime ben yalniş mi gidiyorum diye sordum. geriye çark yapacakken dogru gidiyorum diyereke kalabaliği yardim geçtim ve devlet dairesinde 12 resimli ikametli işimi halettim.

    o günden bir kaç ay sonra yine aynı mahfelde raks eylerken bacaklarim kit diye kitlendim. yürüyemiyordum. hareket etme kabileyetimi yitirmiştim. bari dedim yürüyemiyorsun bakalım kosabilecek misin diye birses duydum. kosmayi denedim ve dörtnala kostum. durdum yine. tekrardan yürüyebilir miyim diye denedim olmadi. yine koştum.

    o günden sonra yürüme vasfim kalmadi.

    hep depar attim.

    ya durdum ya kostum.

    yürümedim, bir daha asla yürüyemedim.

    en fazla handikaplarla koştum ama handikaplarida firlatip attim.

    milyarder diye kitap vardi.

    orda söyle bir kelam geciyordu;

    en genel inanişlarin bile provakasyon oldugu diyarlarda korkunun hudutsuz ülkesi baslar, diye.

    dogru olabilir...
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük