insanlar. sadece insanlar. insanlar ve gene insanın kendi içerisindeki sağlık şartları hariç başka hiçbir zorluğu yok neredeyse.
tarihin en başından beri bak her türlü ipnelik insanlardan türemiş. durup dururken bir şeyleri bahane edip diğer insanları katleden biz. diğer canlıları hiç ihtiyacımız yokken yok eden biz. parayı icat eden biz. doğayı bile biz bozduk daha ne olsun. bu gezegenin başına gelen en kötü şey her zaman biziz. üzerinde yaşadığımız gezegenin kaynakları her insanın doğal hakkı iken sayıları belki 300-500 bin ( hadi de ki 1 milyon ) civarında olan aşırı aç gözlü pezevenkler yüzünden diğer insanlar açlık ve sefalet içerisinde yaşıyorlar.
Minicik bir gülümseme kondursun güzel yüzüne, sevinsin, şükretsin, hoş iki kelâm edip, ilginizi, sevginizi, emeğinizi ödüllendirsin istersiniz.
Lakin bardağın hep boş tarafını görmeye odaklanmış, olumsuzlukla beslenen bünyeleri mutlu etmek zor.
istemiyorlar, mutlu olmak istemiyorlar!
Güzellikleri reddediyorlar!
Şaka gibi di mi?!
Ama gerçek... Ne yazık ki gerçek.
Uzun otobüs yolculuklarında uyumak. Adeta imkansız. Uykusuzluk, mide bulantısı ve yorgunluk güzel üçlü oluyor. Bir de fişkiye gibi yağmur başladı şimdi.
tahammül gücünü zorlayacak insanlarla bir arada bulunmak. hiçbir ortak paydan olmayan insanlarla yaşamayla yıllarca yüzleşip halen daha alışamadım. sonra diyorlar yalnız kalıyorsun, aga tahammül edemiyorum. gerçekten niye tahammül etmem gerektiğini de anlamıyorum.
bizzat biziz, insanlar yani. ya hiç düşünmüyoruz, ya da çok düşünüyoruz, hayat zorlaşıyor. ya her şeyin bizim etrafımız döndüğünü sanıyoruz, ya da anlamsızca her şeyden sızlanıyoruz. tam önemli kararlar alacakken, sürüncemede bırakıyoruz. belki sayılan bu nedenler kişiselliğe bağlanabilir. belki çevre etmenler zorlaştırıyordur hayatı. belki değil evet. her şeye evet ama bir de üstüne biz zorlaştırıyoruz, tuz biber oluyor.