hayatınıza girdiği ahvalde sizin bütün yaşamınızı değiştiren, acı çekmekten bir süre sonra zevk alır hale getiren, hayatın güzelliklerini göz ardı etmenizde büyük etken olan aşklardır. *
"hayvan vücudunda yaşayan birer virüs gibiyiz doğada" diyorum bende, en iyi becerebildiğimiz şey ise yok etmek olsa gerek, sevgimiz bile ölümcül olabiliyor...
sadece yaşamımızı sürdürebilmek için kendimize "konak" seçiyoruz ve çoğunlukla içine girdiğimiz "beden"den güçlenmiş bir halde çıktığımızda geriye "yaşam" kırıntısı taşıyan pek birşey kalmıyor...
bugün bana yarın sana, hem incittik sevdiklerimizi hem de fazlasıyla incindik büsbütün, cam kırıklarının üzerinde sevişir misali...
böyle de bir hayat yaşıyoruz kim kime dum duma, bazen "iyinin iyisi" çıkıyor karşımıza; bazen de "kötünün kötüsü"...
bazen "peygamber" gibi davranıyoruz, bazen de "körün" "ak" dediğine kanıyoruz -söz gelimi, öyle ya; bütün pisliklerimizi şeytanın üzerine atıyoruz...
siktir et yahu paramparça aşklara da köpeklere de...
insanın başına birkez gelen,
karşılıksız ama çok büyük olan,
kalbinde ömrün boyunca iyileşmeyen bir yara bırakan,
bunlara rağmen herkesin yaşaması gerektiğine inandığım,
aşkların en güzeli...
yeni bir başlangıca dönüşür.
tuttuğun dalın kırılmasıyla düşme anında can havliyle tutunacak başka dallar ararken elin kolun yırtılıp kanaması ve kaçınılmaz son, yerle çarpışma. tadı, çimen, toprak, kan, deri parçaları karışımı bol travmalı kokteyl.
yeni bir yol ağzında, hoşgeldin yazan bir tabela.
"hojbuldum biraz sarhojum". demiş şair. yalandan kim ölmüş. peehh.