edward hopper'ın 1925 senesinde yaptığı house by the railroad adlı tablosu geliyor gözümün önüne. bu tablonun içinde zaman durmuş gibidir. güneşli güzel bir gün, ama dışarıda çocuklar oynamıyor. ağaç yok, çiçek yok, yeşillik yok. yanında başka bir ev yok. ürkütücü bir yabancılık var, alışılmış normallikler yok. tabloda evin dışındayız, içeri girmek istesek bile kapısı yok ve tren rayları bizi engelliyor. dışarısı ise güvenli değil ve gece çöktüğünde ne kadar korkutucu olacağı tahmin edilemez. işte bizim dünyadaki halimiz de bunun gibi. dünya bizim mi? çünkü ne içindeyiz ne de dışında.
vinnie'nin şarkısında anlattığı bunca vahşet bana bu boşluğu sorgulatıyor. tarih vahşetin gözyaşları demişti karaçalı.
insanlar gerçekten ahmak. çünkü herkes gibi yaşayıp hiç kimse gibi ölecekler.