yapilmamasi gerekendir. ustelik anlatilmamalidir*. birileri vardir hep, simdi napiyordur dedigin, gectigi sokaklardan gectigin.. we bir daha hatirlamak uzere yine uzun sure unuttugun.
giden sevgili aslında istemeye istemeye sizi bırakmışsa,üçüncü şahısların anlamadığı ,anlayamayacağı engeller ve sayesinde daha derinde oluşan bir bağlılık hissi duyulur.sağlıklı bir düşüncemidir? elbette ki hayır,ama insanı mutluluğa götüren tek şey sağlıklı düşünmek değildir. zaten içinde bir engel barındırmasa bile,aşkın kendisi sağlıksız bir histir. mesela insanın en zor anlarında can dostu olan sigarası bile; içten içe öldürür,çürütür.bazen onun zehrine tutunup yaşamak insanı eritse bile hiç olmazsa bir umuttur. o zehir olmasa başka hiç bir şey yoktur çünkü. hiç değilse o vardır. hiç değilse ölüm vardır sonunda. hiç değilse bir sebep...
adamaktı hayat sadece sevmek. yüreğimi sevgimi ellerimi vermiştim ve sadece sevmiştim. bir gün gittin hayat adamaktı adadım, elimden geleni yaptım ağladım bağırdım haykırdım isyan ettim ama durmadım adadım sonuna kadar da helal olsun. hayatım mı? geleceğim umutlarım hayallerim yaşamadığım aşklarım mı? senin yanında bunlar da ne ki sevgilim feda olsun. sadece sevdim sevgiden başka birşey istemedim...
soğuk iklimlere yeşermesi için diktiğin fidana benzer. ufacık bir kımıldama bile olmayacaktır o buzlanmış topraktaki tohuma, ama yinede her şeyi bilerek ekersin, sen zaten göze almışsındır yanmayı. öyle ya, sen sevginin çocuğusun. yaşamak, hazmetmek ister yüreğin. uyanmak istemezsin sabahları, geceleri çıkar ya hastalıklar uyutmak bilmez seni bu keder ve en kötüsü de lanet edemezsin. içindekileri yok etmek istemezsin öldüremezsin sevgin seni alı koyar tüm bunları yapmaktan. sana yapılan bu haksızlığa rağmen sökmek istemezsin diktiğin tohumu. öyle ya, sen safsın içindekiler gerçek nede olsa. halbuki çok acıdır senin yanlız bırakılışın, bir mail yada cep telefonuna gelen mesajdan ibarettir. düşünürsün günlerce, haftalarca, yıllarca, gerçekten sevmemişki dersin kendine ama yinede ellerini buzlu toprağa sokup çıkartmazsın o tohumu ve bunu yapabilecek güce sahipken. siper almış beklersin acaba bu gün kaldırabilecekmiyim ya da yarın daha şiddetlimi saldıracak bu acı. öyle ya, sen sevgi ordusuna mensup bir askersin nede olsa. keyif için değilde çektiğin acıya ortaktır içtiğin sigara ve arkadaş ortamlarında içilen alkol. kimselere belli etmek istemezsin çektiklerini. herşey bir yana adamış olduğun hayatın senin değildir artık yapmak istediklerin yarım kalır ve yapmaya kalksanda sana haz vermeyecektir. dedim ya, sen yok olmayı çoktan göze almışsındır.
bazı sabahlar erken kalkarsın yüzünü yıkamaya gittiğinde aynaya bakar karşında onu görürsün sanki ve kendi kendine şöyle dersin 'benim sevgim iyi ve güzel olmalı acı için değil mutlu olmak için' dersin, kendine söylediğin en büyük yalandır halbuki. öyle ya, sen kendinden başkasına yalan söyleyemezsin, söylememişsindir de zaten. bomboş ve hiç birşeye katkın olmadan eriyip giden hayatını sorgulamaya kalktığında aslında kendine ne kadar haksızlık etmiş oldugunu görür ve üzülürsün, düşüncelerin değişmeye başlar ama sevginden yana değil yine kendinden yana. hatayı kendinde ararsın, uzun zamanını alır bu durum, aslında çok kısadır bunu görmen ama sevgine tanıdığın tölerans'tır bu yine kedini aldatmışsındır. hiç bir zaman onun hakkında kötü bir kelime etmez ve ettirmezsin, düşüncelerinde bile bunu yok edersin hemen. sana acı veriyordur ama sen asla kötü düşünmezsin.
hepimizin yaşadığı ve yaşamayanlar içinde zamanı geldiğinde tadıcakları bu durum her şeye rağmen güzeldir. her şeye rağmen diyorum çünki, sana hayatı öğretir yaka yaka sende fırına verilmiş çömlek misali yana yana öğrenirsin. ama hayatımızı gidenlere değilde hep olanlarla birlikte yükün altıma girmeliyiz. adamamız gereken hayat sevgiliye, aileye, dosta ya da bir başka canlıya değil (gerektiğinde seve seve) tüm bunları yaratan sevgililer sevgilisine olmalıdır. bunu da bu hataları yaparak öğrenmedik mi zaten?
yapılmaması gereken eylem.
acı çekilmeli,bir kaç sene unutulmamalı, onun gölgesinde yaşanmalıdır, bunlar yaşadığınızı, kanlı canlı olduğunuzu gerçekten yoğun şeyleri yaşayıp bunları hissedebileceğinizi size kanıtlayan yıllar geçtikçe güzelleşen olaylardır.ama hayatı batırmamak gerekir.aynı duyguları, aynı hatalarla bile olsa başkalarına karşı hissetmeye izin verilmelidir.
Hayatı bir sevgiliye adamanın yanlış olduğunu sonunda anlarız ama bu uzun sürer. Daha sonra bir ilişki biter terk edilen taraf giden sevgiliye kendini adar çünkü yaşayamadıkları içinde kalır ve hayallerini bu yaşayamadıklarına adar.
"Kar yağıyor buraya bugün...
Böyle tipi gibi değil,inceden inceden yağıyor.Sanki kar şehri özlemiş de,böle usul usul sokuluyor koynuna,yanağını yanağına yaslıyor yavaşça,ellerini tutuyor özlemle,hasretle...
Ve her kar tanesi havada bi müddet dolanıyor,etrafına bakıyor.
Eşini arıyor sanki...
Bazıları buluyor,kavuşuyor eşine.
Beraber eriyorlar.
Aşklarıyla eriyorlar sanki...
Bazısı ise görüyor eşini,
Yakalamaya çalışıyor...
Belki yanlış yoldan gidiyor ve kavuşamıyor eşine,
Tek başına eriyor kaldırımda...
Ama aklı eşinde hep...
Bir gün eriyip de su damlası olduğunda,
Belki aynı yere akarız diye...
Belki aynı serçenin içtiği 1 yudum su oluruz diye belki...
Belki ^^Belki^^ ye dair her ihtimal için...
Bekliyor umuduyla...
Bekleyecek de..."
bu duygularla yaşayan insandır. en yakın zamanda aklını başına alarak, bu ruh halinden kurtulması gereklidir.