böyle bir şey yok. gerçekçi olmak var. hiçbir özelliğin ve becerin olmadan anlamsızlık ve saçmalık içerisinde yuvarlanıp yaralanıyorsan hayattan vazgeçersin. istediklerin de olmuyor intihar da edemiyorsun hep bildik tavsiyeler... sıktı artık ya. keşke Allah bana küsmeseydi... ben de hayattan keyif almak isterdim ama kendimi bildiğim için alamayacağımdan eminim. sıktı artık bu hayat ya. cidden tat vermiyor.
ben en özel, en güzel eşyalarımı kendim için bekletmeden kullanırım. siz de öyle yapın. çünkü yarın hayatta olmayabiliriz. değerli misafirleriniz için sakladığınız çay takımlarınızı çıkarın dolaptan, en yakınlarınızla için çayınızı. haydi, açın nicedir kapalı duran misafir odanızın kapısını. yıpranır diye korktuğunuz koltuklara serilin gönlünüzce. çalın, çalmak için önemli (!) bir konuk beklediğiniz eski plakları bu gece ve ne olur söylemek için özel bir an beklediğiniz o sihirli sözcükleri hemen söyleyin sevdiğinize. söylemeye niyetlendiğinizde çok geç olabilir.
Mütemadiyen yaptığımdır. Hep araya bi şeyler giriyor. Mesela şu an kulaklığımın birini takıp pencereden sarkaraktan biraz nefes almak isterdim. Aslında bunu sözlüğe girmek yerine yapabilirdim. :/ Damn it!!
"herşeyi, hep, geciktiririz-sonra,
düşünmüş ama yapmamış olduğumuz bir sürü şeyin
yükü, birden, aniden, tek bir günde, gelir,
yüklenir omuzlarımıza.
çok iyi bildiğimiz yanlarımızı gerçekleştirmeğe
girişmemiz de, yıllar alabilir -herşeyi
geciktirir, erteleriz ya işte...
hiçbir şey olmuyormuş gibi, önemsiz şeylermiş gibi,
öyle şeyler yaparız ki, 'doğal', 'olağan'
yaşamımızın tam karşıtı; onu yıkan -yeniden,
başka türlü, başka bir biçimde kurulmasını
gerektiren -şeylerdir bunlar...
neyi ne kadar zamanda yapabileceğimiz konusunda
temel bir yanılgımız vardır: hep daha hızlı
hesaplarız yapabileceklerimizi -hep de daha
yavaş yaparız, yapabileceklerimizi...
hiçbir şey yapamıyorsak,
poz yaparız...
ne küçük, ve ne büyük; ne kolay, ve ne zor;
ufacık ve kocaman kararlara bağlı özgürlüğümüzdür-
ne 'sıradan' birşey, ne de 'ulu' bir şey; işte,
öyle birşey: biz, bizim birşeyimiz, bizim
özgürlüğümüz -bu, işte...
bize iyice derinden dokunan gerçekleri,
laf aralarından ve dolandırarak dışa vururuz.
ne çok da dolambaç gereksiyoruz,
ilişkilerimizle başedebilmek için!
gerçeklerimiz bile dolambaçlıdır zaten.
dolanıp dururuz gerçeklerimizin çevresinde
- onlara hiç ulaşmadan, dokunamadan..."
her şey mükemmel olsun diye yapılandır. doğru zamanla, doğru yer, doğru kişi beklenir ama bir de bakarsın en güzel yılların beklemekle geçmiş hem de geleceği garanti olmayanı beklemekle. yaşın olmuş bilmem kaç, umut gitmiş, hayal kırıklığı kalmış.
yapman gereken şeyi daha sonraya ata ata "bir bakmışsın hayat gidiyor" denilen eylem. hayata bi kere geldik ve an ı yaşamak ve olması gerekenleri ertelemeden uygulamak gerek. özgürce, iyi, namuslu ve kimseye maddi manevi zarar vermeden tabi ki.