Kanaatimce saçmalıktır. Bu tanımlama yüzünden herkes ne yaparsa yapsın hayatını bir bütünlük içinde veya "olması gerektiği gibi" yaşayamadığını düşünüyor. Dolu ya da boş yaşamak diye bir düşünceye yer olmamalı. Mahalle baskısı yaratan bir deyiş.
gün gelip de pişman olmamak için ve Bunuda keşke yapsaydım mirim dememek için gereken eylemdir. Kimine göre eğlencedir, gezmek tozmaktır, gününü gün etmektir, içinden geldiğince özgür olmaktır, huzurlu olmak, free takılmaktır azizim, kimine göre maneviyatı yaşamak da olabilir.
imrendiğim bir şeydir. dolu dolu yaşamaktan kasıt, her gün anlatacağın, öğreneceğin, geliştireceğin bir şeyin olmasıdır. anlatacağında şeyde , birine şart değil, kendi kendine bile bak şunu yaptım bu oldu, bunu yapmadım olmadı vs gibi değerlendirmeler.
demek istediğim; size verilen hayatı, ömrü elinizden geldiğince ertelemeyin. yapmak istediğinizi yapın. canınız bir şey çektiğinde üçe beşe bakmayın alın yiyin mesela. ne bileyim beklemeyin işte. hayatınıza risk alın azcık. açılın manevi olarakta sevdiğinize, sevdiğiniz şeylere.
Dolu dolu bir hayat yaşamış olmanın tanımı belki içindeki tüm kimliklerin seninle bir tur yapması -kumandan, aşık, korkak, yabani, savaşçı, papaz, ahlak bekçisi, ahlaksız, jüri, sanık- ölüm anında her bir ruhun tatmin olmuş olmasıdır. Eğer kimliklerinden sadece biri bile hiçbir şey olmayıp seyirci ya da turist olarak kaldıysa yaşam tamamlanmamış demektir.
(bkz: steve toltz)
(bkz: bütünün bir parçası)
hayata karşı elinden geldiği kadar saçmalamaktır.
çünkü gelecekte yaptığınız değil yapmadığınız şeyler için pişman olacaksınız
belli sınırlar çerçevesinde saçmalamanız önerilir.
akan her saniyenin geri dönmeyeceğinin farkına varan insanın yaptığı olaylar silsilesi.
elinden gelenin en iyisini yapmak, saçma şeyler yapmak, bir şeyleri yapamamak arasında yaşamaktır. bunlardan birini yapıyor olmak dolu dolu yaşamışlığı anlatamaz.
yasadiklarimdan ogrendigim bir sey var:
yasadin mi, yogunluguna yasayacaksin bir seyi
sevgilin bitkin kalmali opulmekten
sen bitkin dusmelisin koklamaktan bir cicegi
insan saatlerce bakabilir gokyuzune
denize saatlerce bakabilir, bir kusa, bir cocuga
yasamak yeryuzunde, onunla karismaktir
kopmaz kokler salmaktir oraya
kucakladin mi simsiki kucaklayacaksin arkadasini
kavgaya tum kaslarinla, govdenle, tutkunla gireceksin
ve uzandin mi bir kez simsicak kumlara
bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir tas gibi dinleneceksin
insan butun guzel muzikleri dinlemeli alabildigine
hem de tum benligi seslerle, ezgilerle dolarcasina
insan baliklama dalmali icine hayatin
bir kayadan zumrut bir denize dalarcasina
uzak ulkeler cekmeli seni, tanimadigin insanlar
butun kitaplari okumak, butun hayatlari tanimak arzusuyla yanmalisin
degismemelisin hicbir seyle bir bardak su icmenin mutlulugunu
fakat ne kadar sevinc varsa yasamak ozlemiyle dolmalisin
ve kederi de yasamalisin, namusluca, butun benliginle
cunku acilar da, sevincler gibi olgunlastirir insani
kanin karismali hayatin buyuk dolasimina
dolasmali damarlarinda hayatin sonsuz taze kani
yasadiklarimdan ogrendigim bir sey var:
yasadin mi buyuk yasayacaksin, irmaklara, goge, butun evrene karisircasina
cunku omur dedigimiz sey hayata sunulmus bir armagandir
ve hayat sunulmus bir armagandir insana
hayatın sonunda ölümde olsa yaşanmıyo bu hayat denen meret dolu dolu , tam yaşıcağım dediğin anda mutlaka birşeyler çıkıyor.. hayatı dolu dolu yaşamak bir hayalden ibarettir.
her insanın, imkanları dahilinde "an"ı yaşamasıdır ve hayata hep gülümsemesidir.
zira, ne zaman başımıza ne geleceğini bilmiyoruz. "an" ı yaşa derken de, tüm maaşı 1 günde ye bitiri kastetmiyorum tabi.
her insana nasip olması imkansız olan, bazen sans faktörleri ve maddi duruma baglı olarak ve en önemliside kafayı kullanarak bir ömrün tatmin edici bir sekilde gecmesidir.