hayatın bir gün biteceğini düşününce içine girilen durum ama güzel yaşayabiliriz, mutlu ve huzurlu olabiliriz, hayatın tadını çıkarıp hayattan zevk alabiliriz tabii ki. muazzez ilmiye çığ da 110 yaşında öldü mesela. muazzez ilmiye çığ'ın 110 yaşında yaşadığını sofrada otururken anlatmıştım bile.
Bir tercih. Kanaatimce hayata karsi dogrultulan en dogru tutum. Aldigin nefes, ictigin icecek, yedini yiyecek, sabah yuzune gunaydin dedigin dost, yoldaki tebessüm sebebi kedinin bir gun bitecegini dusununce en dogru tutumdur, en dogrusu hem de..
insanların genel anlamda çocukluk ve gençlik döneminde yaptıkları eylemdir. Çocukken hayat, mahallede oynanan oyunlardan ibaret sanılır. Ve bir oyun oynandığı zaman hiç bitmesin hep oyun oynuyalım istemi olması ve gençkende halk dilinde hayatı toz pembe görme deyiminin tam anlam kazanmasıdır. Nerde akşam orda sabah denilerek ölüm gerçeğininde unutulmasıyla birlikte yapılan en büyük aptallıklardan birisidir.
işsiz kalmak, aç kalmak veya olumsuz herşeye rağmen mutlu olmaya çalışmak, hiçbişeyi takmamak değildir hayatı ciddiye almamak.
çok güzel bir iş ve kariyere sahip olup veya çok mükemmel bi üniversite de okuyor olup da hayatı tii ye alabilirsiniz.
Belkide hayati fazla ciddiye almamanin odulu olur bunlar. Aptallik da degildir, hayat boyle de guzeldir. Hayati ciddiye almananin da bir ciddiyeti var. *
zaman zaman gerekli olduğunu düşündüğüm eylemdir. hayat o kadar acımasız olur ki bazen, öyle sürprizler hazırlar ki şaşırıp kalırız. kızarız, sinirleniriz, küseriz bazen de herşeye, herkese...işte o zamanlarda gereklidir kanımca. gülüp geçmek gerekir hayata. "sen mi beni alt edeceksin" diyerek bir özgüvene bürünmemiz gerek.
yeni alternatifler türetmeliyiz. belki bunu yaparken de hayatı ciddiye alacağız aslında, ama olsun. gereklidir yine de...
"Benim hayatım" dediğimiz şey başkalarının hayatlarını kümenin tamamından çıkarımında bize kalanı sahiplenmemiz aslında. bir köşesinden yakalamaya çalıştığımız, nasıl da iflah olmaz bir hırs. Bilemiyorum belki mutluluğunuzun resmi ile uğraşırken yan odadan gelen cızırtılı bir televizyon sesi kadarızdır. Kadarımdır. Kadar.
bu zamanlarda insanlar keybedecek bişeyleri olmadığını düşünür, kendilerini hiçbir şeyin incitemeyeceğine inanırlar. hani çocuk elini sobada yakana kadar anlamaz ya oradaki tehlikeyi, öyle işte.
arada sırada olması gereken olaydır. lakin her durum da hayatı ciddiye almazsan hayatta seni ciddiye almaz. vurur da vurur. o zaman hayatın ne olduğu daha iyi anlaşılır. ama anlasan ne fayda, hayat seni bir kere vurmuştur.