liseye kadar bendim bu.
ortaokul zamanlari da
hic kitap okumazdim, evde sürekli bir muhabbet dönerdi. annanem bir şeyler anlatır, dayimlar tartisir, annem gülerdi.
ara sıra komşumuz olan alevi dedesi ilyas dede ile karisi gelir cay içerdik. bi ton şey anlatırdı. enistem teyzem gelir, enistem çay icip millet gittikten sonra türkü cigirir, gurbet huznune hüzün katardi.
herkes yavas yavas ayrıldı, ev nüfusu azaldi, ilk kitabimı ilyas dede verdi hakikatte muhabbet diye, sonra aynı minvalde bir iki kitap daha.
zaten çocukluktan bildigim, dinlediğim seyleri okuyordum. fazla sarmadi.
daha sonra lisede bir iki roman okudum. lise de kötü bir iki sey yasadim ve mevcut hayatimi begenmemeye basladim.
kitaplar bana kendi hayatimdan cikip baska hayatlara girme firsati taniyordu.
ilk okumalarim boyle basladi.
daha sonra daha cok daha cok okudum. derslerde, tenefuslerde evde kitap okuyordum.
sonra yine kotu bir sey oldu lisenin sonunda. biraktim.
universite de tekrar basladim, bu sefer kitap okumamin sebebi yasadigim hayattan hayali olarak baska hayatlara girmek degil, ogrendiklerimle gercekten baska bir dunyayi karsilamakti.
kendimi gelistirmeliydim.
kitap okumak benim icin bi aracti.
ama iste insan surekli bir değişim icindedir.
o dusuncelerimde bir cok olay sonrasi değişti.
artik sadece zevk aldigim için, yaptiklarim arasinda yapabileceklerim arasinda en iyisi oldugu icin kitap okuyorum.
belki bir gun bu amacta değişir bilmiyorum.
ama bir daha hicbir zaman, kitap okumayan insan olmak istemediğimi biliyorum.