"olmazsa olmaz" vardırya hani. iki dudağımızdan heyecanla çıkar çoğu zaman. olmazsa olmaz!
o olmazsa, olmayan şey nedir? hayatımız son bulur ya da zorlaşır mı o olmazsa?
bir gün bilgisayarı açmasak, ölür müyüz?
televizyonun fişini çeksek ve bir güncük olsun açmasak noluruz?
cep telefonumuz olmasa, yaşayabilir miyiz?
arabamızın kapılarını uzaktan açmasak işlerimiz yolunda gitmez mi? ya da arabamız hiç olmasa, kahır mı oluruz?
hayatımızı bütün bu makinelere endekslemesek, olmaz mı?
cevap belli: "olmazsa olmaz."
çünkü sırf böyle olmak istediğimiz için böyleyiz. ihtiyaç olduğuna inandırmışız kendimizi. alışmışız çağa ayak uydurmak için yaşama gayretine. amacımız, çağa ayak uydurmak olmuş. karımızı, kocamızı, çocuğumuzu da buna alıştırmışız.
sabah uyanmak için, çalar saate muhtaç olduğumuza inanmışız.yazı yazmak için bir bilgisayarın gerekliliğinden emin olmuşuz. sevdiklerimize ulaşmak için telefon, facebook, msn icat etmişiz. önceki insanlar ulaşamıyorlardı diye sevdiklerine ilkel yollarla, makineleşmişiz.
fabrikalar kurmuşuz insan türü olarak. daha fazla üretmek için. peki ne için? hayatı kolaylaştırmak için mi? yoksa aç gözlülük mü bunun tek sebebi. iki lokmayla doyacak mideye on lokma doldurma gayreti neden? ve buna "olmazsa olmaz" etiketini yapıştırmak neden?
bu "olmazsa olmazlıklar" yüzünden binlerce insanı, devrim merakıyla doldurmak, birbirlerine kırdırmak neden? olmazsa olmaz mı bu ölümler?
hayatı, bir değil, onlarca makineye bağlı olarak yaşamak. işte bizim olmazsa olmazımız bu. böyle yaşamazsak olmaz. komşular ne der yoksa.
kandırılmak kötüdür, ama kendi kendimizi kandırmak... buna uygun bir isim bile bulamadım. düşünün, makineleri aşağılamak için bile makine kullanıyorum. düşünün, bizi çepeçevre sarmış bu olmazsa olmazlığı.