Rengarenk çiçeklerle dolu , estetik bakımından potansiyeli olan bir bahçede Güneşin gözü kamaştırması eşliğinde doğayı hissetmek.
Tabii ben bunu pek yaşayamıyorum.
En fazla kizilayda Adnan Ötükene giderken patlamanın olduğu yerden geçip ölümü hatırlıyorum ve anlamlandırma arayışına geçiyorum.
Neleri çaldınız bizden be...
içten gelerek iyilik yapmak ve iyilik yapılan kişinin teşekkür etmesi.
sevdiğin kişi tarafından sevilmek.
ilgi görmek.
mutlu olmak.
gülümsemek.
sevilen şarkı.
ortak noktalar bulmak.
gece radyo dinleyerek uyumak.
çok istediğin bir şeyi elde etmek.
hedefler belirleyip belirlenen hedefler üzerinde azimle çalışmak.
yeni fikirler üretmek.
eğlenmek için zamanının olması.
bazı çiçekler.
bazı fotoğraflar.
bazı anlar.
toprak ana.
çocuklar ( ağlamayan, gülen oynayan çocuklar )
minnettar olmak.
şükretmek.
anlamı yok sanılan hayata anlamlar yüklemek.
hayatın anlamı olmasa bu kadar ayrıntı olmaz dostum, geç olmadan hayatınızı yaşayın.
evde bile bazen kimse tarafından umursanmayıp "çok yaşa" denmezken, sokakta dalgın dalgın yürürken hapşırdığınızda o an yanınızdan geçen adamın "çok yaşayın" demesi.
hayatınızda, nazınızı çeken ve bundan bile mutlu olabilen bir insanın varlığı. bu anne olur, sevgili olur ama herkesin kavuşamadığı bir ayrıntı malesef.
Küçüktüm o zamanlar annemden tam 3 ay ayrı kalmışdım. Gelişiyle dünyaları bahşedecekti. Bir gün okulun bahçesinde kollarını açmış beni bekliyordu. Çok güzeldi. Sapsarı saçları kıpkırmızı elbisesi. O zaman anladım ki annem dünyada ki en büyük mutluluğum.
Ağacın tepesinde kitap okumak ve karıncalanmak.
Taze hurma yemek.
Dağın zirvesinde sisin içinde yalnız kalmak.
Sessizliğin sesini dinlemek.
Lunaparkta tırtıla binmek. *
şemsiye kullanmayı sevmemenin neticesinde sırılsıklam olmayı göze almak ve o anda bir otobüs durağı yamacına ilişecekken sahipsiz bir şemsiye ile karşılaşmak,
dereyatağında uyumayı akıl eden tavşan ve kekliklerle karşılaşmak sınıra tel çekerken,
adını bilmediğin o şarkının adını bin kez bir yerlerde görmek ama onun o olduğunu hiçbir zaman öğrenememek,
okuduğun kitabın altını çizdiğin yerlerinin en yakın iki dostunun birisiyle tıpatıp aynı diğeriyle apayrı olması,
kırk yılın başı açılan bir sınavın sen o yere girdiğinin üç ay sonrası açılması,
ve
aşk.
- "teşekkür ederim" sözünü duymak.
- ne kadar üzgün olsanız da size tebessüm ettirebilen dostlar.
- tanımadğınız bir kişinin size gülümseyerek selam vermesi.
- herşeye rağmen sevebilmek.
- güzel anları hatırlayabilmek.
- okuduğunuz kitaptaki karakteri kendinizle özdeştirmek.
askerdeyken acemilik dönemimde ilk 1 ayda, karavana verilen kahvaltılardan sonra, yani küçük paketlerde hazır verilen, lezzetsiz ve doğal olmayan, reçel, bal, sabit şekerli çay gibi format kahvaltılardan sonra, yemin töreninde gelen yakınlarının börekler, çörekler, domates, peynir gibi bilumum zengin ve doğal çeşit bir kahvaltıyla gelmeleri. akabinde beraber bunları piknik formatında yediğimiz an... domatesim benim. ne çok değerliymişsin sen! en çok seni özlemişim bu kısa sürede. ben onu anladım.
ilbahar gelince zerdali ağaçlarının çiçek açması. sonra erken açan zerdali ağaçlarına bazen kar yağması. dalların üstünde biriken karla, zerdali çiçeğinin o iki beyazın eşsiz manzarası. bazı çiçeklerin solması ama bazılarının ise güneşin daldaki karı eritmesiyle o eşsiz yolculuğuna devam etmesi. bu durum daha da değerli kılıyor bu zerdali çiçeğini.