Anlık ruhsal durum ve zihniyetle karar verilir buna bazen. Ama asla garantisi yoktur. Ne olur ne olmaz insanın ipleri asla bırakmaması gerekir. Evet, deneyim elde edebilirsiniz ama yine de zarardan kaçınmak gerekir. Sonuçta dünya'ya bir kere geliyoruz.
Yapilabilirligi olduğuna inanmadigim mantalite. Yaparsın ama sadece dönemlik. Bazense tam aksine bir müdahale isteği veya fazla düşünmek kaçınılmaz. Hayatta düşüncek o kadar sebep çıkıyor ki insanın karşısına. Nereye kadar bırakırsın? Laftır bu.
Hayatın tadını çıkarmaktır bir nevi . Nasıl olsa içinden canlı çıkmayacağımız bir hayat için bu kadar kasmamak gerek ve hiç bir şeye fazla takılıp da canını sıkmadan anın tadını çıkarmaya çalışmaktır .
Şöyle bir bakıyorsun, bir şeyleri ne kadar çok istersen iste olmuyor; yoluna koymaya çalıştığın şeyler tam aksi raydan çıkmaya başlıyor. hal böyle olunca aman boşver moduna geçiyorsun, elbet akışta iyi ve güzel şeyler vardır diyorsun. Bekle bekle akıştan da bir bok olmuyor. Ondan sonrası işte entry nick uyumu. *
bir dönemin hayata dair yaptığı en romantik saptamalardan biri de bu herhâlde. beş yüzyıl sonra bizden bahsederken "bu adamlar hayatı akışına bırakmayı falan düşünmüşler yahu. çok ilginç değil mi?" falan diyecekler, acayip dalga geçecekler bizimle. teorim bunun üzerine kurulu ama oraları biraz karışık. ben de tam anlamadım oraljarı.
"hayatı akışına bırakmak" kalıbındaki akış dinamizmi çok büyük ihtimalle kafalarda likid etki bırakıyor. bunun türkçesi; deniz. metafor bu. denize açılmak. hayatın aktığı yer bir deniz. hayat bir kayık. sen de o kayığın içindesin, akıyorsun öyle. dalgalar falan da işte bu başına gelen kötü şeyler olsun diyelim mesela. kayığını yürütmek için de en az bir adet küreğe ihtiyacın var. normal şartlar altında deniz üzerinde birtakım dalgalarla, köpekbalıklarıyla falan mücadele etmek için o kürekleri kullanmak zorundasın. işte o küreklerle işi bıraktığın an hayatını akışına bırakmış oluyorsun. tabii bu denize açılmış olabilenler için geçerli. öyle yarak gibi kıyıda, kayığı iskeleye bağlı halde bekleyip "hayatı akışına bırakıcam yea" edebiyatı yapanlardan olmaman için, önce o ipleri koparman lazım. bi şekilde. artık ben bilmiyorum nasıl koparırsın ama olay bu. ama zor olduğunu söyleyeyim. neden zor? "ne oldum değil ne olacağım demeli" diye bir laf var bu hayatın aktığı evrende. senden öncekiler "n'oluyor lan?" demeyi bile akıl edememiş. bu durumda, senden o ipi koparıp dalgalarla ve envai çeşit hayvanla, otla dolu bir deryaya açılmanı beklemek biraz gülünç oluyor. diyelim birisi "n'oluyo lan?" dedi; o panikle denize balıklama atlamayacağının garantisi de yok. dahası yüzme biliyon mu? ohoo. çok karışık.
Zordur, herşey üst üstte biner, herşey üst üste gelir ve işin içinden çıkılamaz. Düşündükçe dibe tırmanırsınız, herşeyi zamana bırakın akışına bırakamazsınız ama zamanı gelince o sizi bulur.
olgunlaşınca yapılabilen bir davranış, alınan pozisyondur. hayatta mucizelerin pek olmadığını, her şeyin kendince bir kanun ve uyum çerçevesinde yürüdüğünü görünce öyle bırakırsın akışına, her şey yolunu bulur.