güzeldir. öyle de olmalıdır. tutunacak bir şeyler bulmak zorunda insan. ne kadar zor olsa da hayata asılmak ve kanaat edip keyif almak gerekir. bunun için eşek yüküyle paranızın olması gerekmiyor. bazen eşinizle, çocuklarınızla beraber. bazen kitap okurken. bazen işinizi yaparken. bazen bir maçı seyrederken. bazen bir şaka yaparken ya da size yapılırken. liste uzar gider. yeter ki sen bil!
tom robbins insanlar budala gibi oturup mutluluğun kendilerini bulmasını bekler, onu kendileri yaratmayı akıl etmezler, der. zaten kendisi de kitaplarında mutluluğun peşinde koşan değil de, iç huzuruna sahip, her türlü felaket (kendi başına gelenler dahil) karşısında soğukkanlı ve inadına neşeli, pozitif tavrını koruyan karakterler yaratır. genellikle hayattan zevk almanın formülü olarak sunulan pozitif düşünce bir yere kadar iş görür. fazla tüketilirse bünyede gaz yapar. hayatı toz pembe görerek gerçeklerden kopmaya neden olur. hayatın sonlu olduğu gerçeğini kabul etmek ise büyük bir yüreklilik gerektirir. ölümün ne zaman nerede geleceğini kestiremeyeceğimiz gerçeğine odaklanırsak, hayattan zevk almamak enayilikten başka bir şey değildir.
olmayan şeydir, insan yetinmeyi bilmiyor ki ulan bilmez. En azından Türk milletinin çoğu böyle, elinde olanı kaybedince fark eder ve hayattan bir şey anlamaz.
hayattan zevk almadığımız sürece yataktan kalkmak için bir amacımız ve mutluluğumuz olmaz. bu yüzden her gün o yataktan mutlu hissederek veya o günün güzel geçeceğini düşünerek kalkmak lazım. neyi hayat da sana onu verir.