eylemsizlikten ötürüdür. bir şeyleri yapmak istersiniz ama yapmazsınız. zevk alacağınız bir şeyler yaratmazsınız. çözümünü biliyorsunuzdur belki de ama canınız böyle istiyordur. aslında yapacak pek bir şey yoktur. kendiliğinden geçecektir belki de.
Değerlerine olan güveni sarsılmış,yaptıklarıyla yapmak istedikleri arasında kocaman fark olan,gerçeklerin yani olanın kendi zihnindekiyle tam zıt olduğunu gören bünyenin içine düştüğü çukurdur.belki başarısızlık halini düşündük ama anlaşılmamayı en azından verdiğimiz mesajın alınmasını beklemek ama karşılık alamamak işte bu yakıyor.
12 sene boynca oku rte basa gecsın ekmek 1 lira olsun, benzin 5 lira, yumurta 50 krs kısacası hereye zam gelsın ondan sonra vay efendim hayattan neden zevk almıyorsunuz ?
vital ihtiyaçlarını karşılayabiliyorken bu hissiyattta olanlar kendilerinden başlamalı dünyayı değiştirmeye. mesela gülümseyerek başlayabilirler. vital ihtiyaçlar karşılanamıyor ise geçmiş olsun. zevki alamamaktır.
nihilizmin size getirisi.
küçükken ergenlik tripleri sanırdık.
büyüdük,hala hayattan tat alma duyumuz gelişmedi.
kimse beni anlamıyor formundan çıkıp,
ben özelim,onlardan farklıyım moduna girdik.
ya da öyleyiz sandık,sandırdılar.
eğlencenin dibine vursan da, mutsuzluktan miden bulansa da, tat olamaz oldun andan, mutsuzluktan bile.
sonra bir gün oldu mutsuzluktan haz aldın,sırf yaşadığını hissediyorsun diye.
içimde bir şeyler kalmış hala insanlığa dair diye.
ve sonra kendine dönüp baktığında,
hissizlik,
ya da mutsuzluk,
senle bütün olmuş ve bunu hiç yadırgamamışsın.
öyle ki mutlu olduğunda şaşırmışsın ve bu iste bir terslik var hiç bir şey bu kadar mükemmel olamaz diyip,
o tersliği bulup mutsuz hayatına devam etmişsin.
An itibariyle farkedilendir. 2-3 gündür olan o enerjim keyfim aniden bitti resmen. Bir yerlere gidesim gezesim yok. Sebebi belki de koca istanbulda tek geziyo olmaktır.
etrafında bencil ve bir o kadar da beceriksiz insanlarla yaşayan, amaçlarına ulaşmasına daha çok yolu olan bu yüzden de her şeyden vazgeçmiş olan, hayatın güzelliklerini tatma fırsatını bir adımla kaçıran, karanlıktan korkan ışıktan nefret eden, insanları sevmek için çabaladığı kadar sevgi görememiş olan, herkese verirken kendinden alan ve bazen de biten, aynada kendi gözlerinin içine baktığında boşluk gören, monotonluktan yakınan ama değişim için elinden hiçbir şey gelmeyeceğini düşünen, yakındığındaysa kimsenin kulak verip dinlediğini düşünmeyen, gece gördüğü güzel rüyayı bile unutan, bazen bir adım mesafede olduğunu sandığı duyguların kilometrelerce ötede olduğunun farkına varan, ağlamadan rahatlayamayan ama ağlamayı güçsüzlük sayan, vakit geçsin diye uyuyan insanın elinde kalan sonuçtur nihayetinde.
insanların gözlerine bakınca bir garip olmak, hayatı buğulu bir camın arkasından seyretmek, kimim ben diye kendine yabancılaşmak, hayatın anlamsız ve boş gelmesi, sebebsiz yere ürpermek-korkmak.. çaresiz hissetmek. içmeden kafayı bulmak...